Sunday, 7 October 2012

Sen Üstad'sın


Selam size sevginin cocuklari!

“Tanrisalligin yukselisi” basligi altinda (bir onceki mesaj) aslinda tanrisalliginizdan nasil koptugunuz, onu nasil reddettiginiz anlatildi, bunu biliyorsunuz… Tanrisallik sizin sonradan ogreneceginiz bir sey degildir, o zaten oldugunuz ama secimleriniz geregi kendinizden uzak tuttugunuz gerceginizdi. Sevgi ogrenmeniz gereken degil, gercekliginizdir. Enerjilerimizi simdi
birlestiriyor ve her birinizin BEN´IM varligina baglaniyoruz.
Sen donulen yuz, kutsal kabesin.
Kendine hep tapilacak bir yer, bir Kâbe, daha yuksekte olmasi gerektigini dusundugun bir sey istiyorsun… Oyle bir yer olmasi gerektigine inaniyorsun. Sprituel âlemde senden daha bilgili olani, yukselmis ustatlari ariyorsun. Ille de senden daha cok bilen birilerine bakiyorsun. Her seyi senin icin soyleyecek ve yine senin yerine karar verecek birini ariyorsun. Sen hep senden yuce birini, kendinden daha fazla sevecegin birinin ya da bir seyin oldugunu sandin. Hos geldin arayan… Yuce olan sensin.
Ustatsin sen. Her biriniz ustatlarsiniz. Butun melekler alemi, yukselmis ustatlar, ava tarlar, dervisler, perdenin obur tarafinda olan ve oldugunu dusundugunuz her sey size hizmet ediyorlar. Bir seyi artik anlamis olmalisiniz! Siz ve biz yoktur! BIZ vardir. BIZ tek bir takimiz. BÜTÜNÜZ.
BirlesIk Konsey´de, birlesIk enerjidesin. Simdi sen bunu hissediyorsun… Butun varliginla birlestin.
Sizde sevginin titresimleri o kadar yuksek ki. Kendisini tanimak isteyen, cozum arayan, kimlik bunaliminda olan, zihinde yasayanlar…. Kendini sevemeyenler, baskalarina kabul veremeyenler… Onlar hep size geliyorlar! Gelecekler! Onlarin size ihtiyaci var. Bazilari her seyle alay edecek…. Gulup gececek… Kimileri sadece oyun icin gelecek, oyun yok cunku yasamlarinda… Kendilerini temizlemek icin gelecekler… Travmalarini tedavi icin gelecekler. Kirilmislar, ezilmisler size gelecekler. Onlari enerjilerinden bileceksiniz.
Hepsi ama hepsi cozum ariyorlar… Guzelliginize cekiliyorlar, anlamak istiyorlar nasil bu kadar sade ve net olabildiginizi…. Firtinanin ortasinda nasil bu kadar sakin kalabildiginizi bilmek istiyorlar… Sizde gordukleri tanrisalligin nasil bir sey oldugunu merak ediyorlar… Ve bunu onlara ogretmeniz icin sizden yardim istiyorlar… Size kiziyorlar, kiskaniyorlar, kiriliyorlar… Ve sizden ogreniyorlar.
BirlesIk konsey sizdir. Sizin enerjinizdir. Bilgiler sizden alinmaktadir. Her birinizin yuksek benlikleri ile iletisim kurulmakta, kolektif bilincaltiniza varilmakta ve oradan, yani sizden alinmasi gereken alinmakta ve yine sizin bilmek istediginiz sey, size soylenmesini istediginiz bilgi size yansitilmaktadir… Bunda sasilacak hic bir sey yoktur… Bunda hicbir gariplik yoktur…
Bizimle iletisimde olmaktan korkmayin. Akilli olmalisiniz degil mi? Nedir sizce akilli olmak? Gozunuzle gordugunuz, aklinizla algiladiginiz seylere dogru demek, en genis anlamda bu degil mi? Ne kadar sprituel oldugunuzu soylerseniz soyleyin, siz halen korkuyorsunuz, donunuza yapiyorsunuz bedensiz biriyle karsilasmak olasiligindan oturu… Siz hic bedensiz biriyle karsilastiniz mi? Peki, ne oldu? Sizi yediler mi ?
Aramizda korku var… iste sadece bu yuzden cogunuz ile iletisim kuramiyoruz… Oysa her birinizle iletisimde olabiliriz… Boyutlar arasinda gidip geldiginizi biliyorsunuz… Ama kendinize bir turlu guvenemiyorsunuz. Guvenin… Biz buradayiz… Burnunuzun ucunda, hemen yani basinizda.
Geldiginiz noktada artik karma yok, verilmesi gereken bir hesap yok, bir ogretiye ihtiyaciniz yok, lidere ya da guruya da gerek yok… Her biriniz lidersiniz, kendi gurunuzsunuz… Sizin kanal bilgilerine dahi ihtiyaciniz kalmadi. Kendi kanalliginizi yapin. Sorulari kendinize sorun. Cevaplarin hepsi sizde. Her seyin zor oldugu fikrini birakin. Her sey cok kolaydir. Tanri basittir.
Bize “Bulundugumuz boyutun ve kisaca butun yasamsal sorunlarimizin kaynagi nedir? “ diye sordunuz. Cevap bildiginiz gibi basittir: iletisim.
Sizinde, dunyanizin, evrenin de tek ve temel sorunu her zaman icin hep bu olmustur. Hastaysaniz, iliski sorunlari yasiyorsaniz, bollukta zorlaniyorsaniz… bu iletisim dengesizligi var anlamina gelir. Butun sorunlu alanlariniza baktiginizda buralari iletisime kapatmis oldugunuzu gorursunuz. Vucudunuz onunla iletisimi kestiginiz icin hastalanir. Onunla konustugunuzda sorun biter. Iliskilerde oyle. Bolluk, belki de cozulebilecek en kolay sorununuzdur… Bollugunuzdan mahrum kalmayi secerseniz bolluk icinde olamazsiniz… Bollukla iletisim kopunca o size akamaz. Evrenin her alaninda olan sevginin size gelmesini keserseniz o size gelemez, o zaman boslugu korku doldurur. Adina tanri dediginiz buyuk ruhla ve meleklerle iletisimde olmayi istemezseniz sizinle iletisimde olunmaz. Iste bu kadar guclusunuz. Tanriya inanmayanlar “tanri yoktur“ dediklerinde onlar icin tanri olmaz. Ama tanri onlari sevmeye devam eder. Bu her sey icin gecerlidir; size gelemeyen her sey siz izin vermediginiz icindir. Evrenin buyuk yasasi, sevgi yasasi sizin secimlerinizi gozetler… Bu hep boyle olacaktir cunku sen de tanrisin.
Uzun bir suredir sanki melekler sizi duymuyor gibi degil mi? Rehberlerinizden de ses cikmiyor. Yukselmis ustatlar, ava tarlar da cekildiler. Doga ruhlari gittiler. Ay, gunes, yildizlar, denizler, her sey ve her seyin denetimi yavasca size; tanrisal insana birakildi. Siz zihninizin, egonuzun, karmanin uzerine ciktiniz. Evrenin her hareketinin sizin bilincinize denk oldugu gercegine ulastiniz.
Tanrisal insan! Yasamin ve evrenin direksiyonunda artik sadece sen varsin!
Isığınız kâinatı besliyor.
Evren sizdir.
Birbirinizi yüceltin.
Icinizdeki ilahiligi hatirlamaniza izin verin. Icinizde sevgiye izin verin. Yaptiklarinizda sevginin olmasina izin verin. Siz sevgi ve sevincsiniz. Her zaman da oyleydiniz. Kristal mesajlar sizin kendinize geri bildiriminizdir.
Ve oyledir.

Kendini Sevmek

“Hayatta tarafsızlık yoktur.
Hayat, daima bir seçimdir.
Kendinden nefret eden kimse yıkıcıdır.” OSHO

Kendini sevmek, egoistçe bir gururdan çok farklıdır. O bencillik değildir. Başkalarını sevebilmek için önce kendinde sevgi olmalıdır. Bu da ilk başlangıç olarak suya atılan taşın oluşturduğu dalgalar gibi önce kendi çevresinde oluşmak zorundadır. Böylece dışa ve uzağa doğru yayılır.
Sevgi bencilliği yok eder. Bencillik de sevgiyi. Kendini seven başkalarına kötü davranamaz. Yapacağı kötülüğün gönlündeki sevgiyi yok edeceğini bilir. Bu yüzden yaptığı kötülüğü veya başkalarına göstereceği sevgi ve saygının mutlaka kendine döneceğini bilir. Çünkü dışarısı bir aynadır. Çevre ve kişi özdür; asıl nesnedir.  Orada ne varsa çevreye dağılır ve oradan yansır.
Bu yüzden bencillik ve sevgi bir arada bulunamaz. Kendini seven kimse bencil olamaz. Bu bir anlamsızlık gibi gelirse de gerçek öyle değildir. Çünkü kendini seven insan, nefsini yenmeyi başarmış demektir. Burada şunu ayırt etmekte yarar var. Kendini sevmek, Batı literatüründe yer eden narsizmden farklı bir durumdur. Narsizm, bir hastalıktır. Kendine tutkunluktur. Oysa kendini sevmek, kendinden başlayan bir sevgi ile çevreye açılmaktır. Onda karşılık yoktur. Özden geldiği için beklentisizdir. Bütün psikolojik rahatsızlıkların kaynağı beklentilerdir. Kendini seven beklentiye düşmez. Kendine verilene, sunulana rıza gösterir. Yaptıklarını da karşılıksız yapar. Bundan karşı taraf, algısı nispetinde yararlanır. Kabul etmediklerini, bir tahıl kalburu gibi geri döker. Bu geri gelenler için hiç kederlenmeye değmez.  Çünkü onlar, önceleri bizimdi, bizden sudur etmişti. Muhatabımız kabul etmediyse ne diye üzülelim. Aslında, aldıkları da çoktan bana dönmüş, gönül aynasında yankısını bulmuştur.
Dikkat et, eleştiri de kendini sevememenin ürünüdür. Kendini seven başkalarını eleştirmez. Eleştirdiği hususun kendinde bulunmadığını iddia ederek kendine büyük haksızlık etmektedir. Çünkü, başkasının aynasındaki görüntülerle ilgilenirken kendi aynasından ne türlü olumsuzlukların çevreye yansıdığını görememektedir.
Eleştiri, çoğunlukla üçüncü kişileredir. Üçüncü kişi orada yoktur. Eleştiri ortamında “ben” ve “sen” varız; “o” yok. Böyle bir ortamda, orada bulunmayanın gıyabında konuşulur. “O” savunmasızdır. “Ben”, “sen”i eleştirirsem savunursun. “Sen” de “ben”i eleştirecek olursam savunma hakkımı kullanabilirim.  Ama, üçüncü kişi olan “o”, söylediklerimizi duymadığı, ne ile suçladığımızı bilmediği için savunmasız kalacaktır. Eleştiri, bir saldırı olduğuna göre, savunmasız birine saldırmak zulümdür. Zulüm ise Yaradan’ın hoşlanmadığı büyük günahlardan değil mi?
Zulüm olan bir yerde sevgi olur mu? Böyle bir ortamda sen kendini, nasıl ve ne kadar sevebilirsin.
Sevgide, karşılaştırma yoktur.
Sevgide, miktar yoktur.
Sevgide egoizm yoktur.
Sevgide yoğunluk-sığlık yoktur.
Sevgide, beklenti yoktur.
Sevgide, karşılık yoktur.
Sevgide, doğallık, yalınlık, kendiliğindenlik, özdenlik, gücünün yettiğince vardır.
İlişkiler sevgi gösterisi değildir.  Çünkü ilişkilerde seven ve sevilen vardır. Oysa sevgide, seven de sevilen de aynı düzlemdedir. Seven ve sevilen sevgide bir olur. Seven ve sevilen sevgide yok olur. “Sen – ben” kavgası biter, “biz” doğar sevgide. “Biz”de hem birinci kişi, hem ikinci, hem de üçüncü kişi vardır. Herkes bir olur. “O”nu eleştirmek, kendini “biz”i dolayısıyla “ben”i eleştirmek demek olur. Sevgi gibi eleştiri de döner kendimize gelir, kendi aynamızda yansır.
Kendini seven, başkalarını eleştirmez, eleştirilerini kendine yöneltir. Bu yöneltme, kendini yıpratma değildir.  Kendini mükemmelleştirmedir. Mükemmellik, insanın kendini incelemesi, irdelemesi ile başlar. Bu iş, kendini beğenmemek değildir. Beğenmekle, sevmek karıştırılmamalıdır. Beğenmek, egoistçedir; bedenin, duyguların, bencilliğin tatminidir. Sevmek ise kalbin işidir, gönlün işidir. Öze ilişkin bir eylemdir. Onun için narsist, egoisttir. Kendini seven, kendini beğenmek durumunda değildir. Beğendiği yanlar olduğu gibi beğenmediği yanları da olacaktır elbet. Ama bu durum, kendini sevmesine engel değildir.