Wednesday, 24 February 2010

yaşamayı ciddiye alacaksın...


daha cok sevdigim bir sair ve siir var mi diye uzun bir sure dusunmem gerekiyor sanirim..(orhan veli`nin de yeri ayridir..dusununce buldum)
ne zaman nazim okusam `kelimelerin arasinda` icim ciz ediyor..
beni taniyan arkadaslarimin da bildigi gibi yasama sevinci dolu bir kizanim...:)
isler ne olursa olsun olumlu bakmaya calisirim..
ne zaman bu siiri okusam ayni sey oluyor..yaşamanın ne güzel bir şey olduğunu hatırlıyorum..

hani Leon filminde Matilda yataga uzaniyor,leon`a onu sevdigini soyleyecek..
tavana bakiyor..`I feel butterflies in my stomach..` diyor..saniyorum onun gibi bisey hissediyorum..içimde kelebekler..
ne menem bi güzellik..

turkiye`de de nazim diyince sanki `yasayan nazim genco erkal`mis gibi gelıyor bana..adam şiirlerini okurken resmen 'o' oluyor sanki..çok acayip..
bir kac defa nazim`i genco erkal`dan dinledim..ilkinde eh yeter tutmuycam kendimi diyerek sakir sukur agladim..aysen'le izlemiştik onu da dostlar tiyatrosunda iki dost..ah hele su 'ben içeri düştüğümden beri'sinde koyuvermiştim kendimi `memleketimden insan manzaralari`..simdi bile dusununce o gunu ve hissettiklerimi garip oluyorum..
fazil say ile olan calismasi hele..o kucuk kizin sarkisini hatirliyor musunuz?iste bu siirden sonra geliyordu..'Yasadım diyebilmem için..yaşadım diyebilmem için yaşadım diyebilmem için..'

foto:nazım'ın canı ülkesinden uzaktaki son ikametgahı ve ben ziyaretinde,çok acıklı..2005 haziran moskova-rusya


YAŞAMAYA DAİR


Yaşamak şakaya gelmez

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde

hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.



Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,

diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

"Yaşadım" diyebilmen için...



Nazım HİKMET

24.02.2010

hep prag

Tuesday, 23 February 2010

i'm an alien in prague





burada yaşamak...

her geçen gün prag'da yaşamaktan daha fazla keyif almaya başlıyorum.

bugun tramvaydan indim,okul servisi diyorum ben ona (vinohradraska caddesinde).. nerdeyse evimin önünden alıp işimin kapısının önüne bırakıyor sağ olsun servis gibi..şu koskocaman bir mezar veya tabutu andıran,mimarisini kesin araştırmam gereken devasa kilisenin önünden geçtim her zamanki gibi..(resimde nam Jiriho Z Podebrad yazıyor..haala teleffuz edemiyorum oturduğum yerin adını ama şu R üçüncü harfi 5 harfi içeriyor..)

eve dönerken bir an evlere,apartmanlara baktım.kimisi bakımlı temiz,kimisi şu tarihi apartmanlardan kimisi de karanlık kaç yıldır boyanmıyor kimbilir..kendi apartmanımı ve dairemi kestim uzaktan..sola baktım şu meşhur tv kulem benim..başımın belesı bebekler..ondrickova..

benim sokağım!..burada oturuyorum dedim kendi kendime..vay be..hayattaki ilk evim kendime ait..kira ödüyorum..alışveriş yaptım bugun yerel marketten,prag'daki marketlerin neredeyse tamamını vietnamlı,çoğu uzak doğulu insanlar yönetiyor..Ahoj (arkadaşça merhaba) dedik birbirmize..samimi olmuşuz anlaşılan..bir çiçekçi var arada dobry den diyorum..

ama bir şey çok tuhaf..

tam ortasındayım iki düşüncenin..

buraya ait değilim..zira ne burda doğdum büyüdüm,ne buranın vatandaşıym ne de buradan beslendim..

ama diğer yandan..yoo hiç de öyle değil buraya aitim..bir evim var..içinde eşyalarım,bir kaç anım,mesela bugun çamaşır yıkıyorum,makinam bile var bana ait..

yine de kelimelerle ifade edemediğim bir duygu var burayla ilgili..

hem burayla-ne kadar garip bir ülke,insanları,tarihi- hem de benim burada yalnız-tek başıma,özgürce,kimseye bağımlı olmadan yaşamamla alakalı bir duygu..değişik bir kafası var ayşen'in deyimiyle :)

düşünüyorum da sting kardeşim i'm an alien in new york derken bu duyguyu mu kast etmişti..bence öyle!

i'm an alien in prague o zaman..

ya işte hayat her yerde devam ediyor..istanbulda pragda bangkokta new yorkta ve pariste..insan nereye giderse gitsin bir rutin dahilinde takılıyo..

en rutinsiz gibi görünen hindistan seyehatimde bile bir rutin vardı..hani karmaşanın ahengi gibi..bakınca çok karmaşık esasen ama yine de kağıt üstünde sıraya dizebilirsin...

uvv bazen çok özlüyorum orasını,suyunu değil belki ama havasını,insanlarını,hele ki doğasını,meyvelerini,kültürünü,dinini,tüm dünyayı kucaklayan felsefesini..esas en vee en önemli şeyi takvimsiz,saatsizliğin vermiş olduğu özgürlüğü..hayatımda hiç o kadar özgür ve huzurlu hissetmemiştim sanıyorum ki..bu insana nasıl bir rahatlık,özgürlük veriyor belli deil..

şöyle şeyler oluyodu çok ciddiyim..mesela bir şehire..hadi goa olsun..geldin..çarşamba..trenle..
bir kaç gün geçti tarihi merak ediyosun..es kaza 20 şubatı aklında tutmuşssun,tren biletinde yazıyor..kaç gece geçirdiğini hatırlayabilirsen ancak tarihin ne olduğunu öğrenebiliyosun..çünkü sen ve etafındaki kimse ne saat ne takvim kullanıyor..çok zaman hatırlıyorum çevremde 20 kişi varsa saatten haberi yok..e arkadaşına şurda şu saatte buluşalım demişsin ama o zaman ne zaman..çok samimi söylüyorum..

aa pragdan bhasederken hindistan neden girdi araya bilemiyorum ama düşündükçe içimin gittiği anlar oluyor..ve diyorum ki kendi kendime 'buna çok eminim bir gün ki bu çok sonra değil mutlaka gideceğim oraya tekrar ve bu defa daha uzun kalacağım..uzunca..'

Ano (evet) Praha..burda da hayatımın bir rutini var..her ne kadar günde ortalama en az iki yeni kişiyle tanışsam,gittiğim her restoran,cafe,bar,bindiğim metro,tramway farklı olsa da bir düzen dahilinde yaşıyorum..nedir o?uyku,iş,yemek,arkadaşlar..

Sunday, 21 February 2010

çek bir çek..suratsız olsun!


yaşasın..bugun kendimi çok iyi hissediyorum..hafif soğuk ısırıken dışarı çıktım..tam merkezde bir ev baktım..fiyatı da mevkiisi de çok uygun fakat ev sıcaklık hissi vermedi bana nedense..


sırası mı geldi nedir ben yerel halk ile ilgili görüşlerimi yazmak istiyorum..

çek insanlarını düşünmeden edemiyo insan..yaşadığın coğrafyayı kültrünü,insanlarını,yaşantılarını ve de günlük hayatlarını..nedir ne değildir bu insanlar?


neden bu kadar katı,soğuk,suratsızlar diye..genel kanım buydu şimdiye kadar..zira belki çok olmadı burda yaşamaya başlayalı ama beni kendilerinden bir şekilde soğutmayı başarmışlardı.hala öyle...


sonunda çareyi onları da oldukları gibi kabul etmekte bulmuştum.daha doğrusu umrumda değildi.


bir çek arkadaşım olmuştu..neden bu şekilde olduklarını kibarca sormaya çalışmıştım..komunizm ile ilişkilendirmişti..etkilerinin hala devam ettiğinden bahsetmişti..o yıllarda her şey yasak her şey mercek altında olduğu için bu içine kapanık,kimseyle konuşmayan tavır zamanla onların kültürü,genel davranış biçimi olmuş..samimi olurlarsa sanki birileri onları polise ihbar edecekmiş gibi..garip ama öyle..


bugun hoş bir anım oldu.eve bakmaya giderken çok başka bir sokağa doğru çekildim neden bilmiyorum.bir büfeye yer yön sordum..sattığı haritalardan birini açtık beraber..adresi bulduk..Masna 21..heh dedik burası..adam a4 sayfası çıkardı bir tane..adresi çizdi kroki şeklinde..bu şekilde gideceksin diye tarif etti..çok sevindim..yüzüne baktım dimdirek..kocaman gülümsedim…


belki başka insanlar bu olaya neden bu kadar tepki gösterdiğimi anlamazlar..


örneğin;çiçekçiye gidersin..


ne güzel şey değil mi çiçek?adı bile insanın hoşuna gidiyor..renk renk..saf temiz..yumuşacık üstelik kokuyor..


çiçekçiye gidersin..çiçek almak istedini söylemek istersin ki kadın içeriden kaşları çatık,hatta bağırarak sana bir şeyler söylüyor..çekçe..anlamazsın ne dediğini..anladığın tek şey kadının söylenerek olduğu yere geri dönmesidir..şimdi ben ne yaptım ki olursun..sadece çiçek alıcaktım dersin.bu kadar..


örneğin;restorana gidersin..


açsındır..ımm leziz yemekler yiyceksindir..garson gelir yüzüne bakmaz kimisi..siparişi verirsin..

'afedersiniz acaba somon balığı taze mi yoksa donmuş mu kullanıyorsunuz?' dersin…kinayeli bir şekilde 'Hey akvaryumumuz yok burda tamam mı?' der..


Sen ..'…Hah..' diyebilirsin ancak içinden nefesin kesilerek..Çocuk yerine koyarsın onu..insanlarla nasıl konuşmasını gerektiğini öğrenememiş henüz dersin..


Ardından bira söylemek istersin..'annnnd..two beers please..' bunu sırtına söylemişssindir..umarım duymuştur..


Hmm sanırım dolmuşum bu konuda..neyse ki çok taktığım bir konu değil çek insanları..zira çek erkekleri de çok sıkıcı..yani şimdiye kadar tanıdıklarım öyleydi..ama her zaman istisnalar olabiliyor..öyle değil mi?öyle..


21.02.2010


kızın kafası karışmış

şimdi bu ne?bir gün birine sarılıyosun,kokusunu içine çekiyosun,ne kaddar güzel..ahhhh..o 'an'da var oluyosun,sarılıyosun sımsıkı,öpüyosun,sanki o 'tekmiş' gibi..sonra ne mi oluyor..bir sonraki hafta aynen bunları bir başkasına yapabiliyosun..o 2 kişi de aynı şekilde başkalarıyla görüşüp birbirlerinin 'ruhlarına işlediklerini' söyleyebiliyorlar..o anda öyle hissediyor belki..belki de bu da oyunun bir parçası..ama beni deli edip çileden çıkaran oyunun ne kadar midemi bulandırdığı..ben de böyleyim..ben de oyunun bir parçasıyım,çarkın içindeyim..5 yıl biriyleyim..2 yıl biriyleyim..o 1 yıl biriyle..sonra bir sonraki hafta delicesine başkasıyla sevişiyor olabilmek…
bir başkası bir ay once benimle..hani bana aşıktı..şimdi başkasıyla görüşüyor..super normal..
ama 'özel olan nedir?' yoksa 'özel' diye bir şey yok mu?

bu da hızlı hızlı bitiyor sonra o da..son gaz..sonra duruluyor..farkına varılıyor ki bu devran böyle gitmez..zira hissiz bir durum,yani hisli tabi ki de…metalin de verdiği bir his vardır tavşan tüyünün de….
haydi hayatımı birleştireceğim,sonuna kadar sevişeceğim tek bir kişiyi seçiyorum..adına da 'evlenmek' diyorum..bir süre 3-5 yıl her neyse o..sadıkım..mutluyum..belki çiftleşirim..güzel olur..hayat anlam kattığımı iddia ederim..

ama bir dakika!bir şeyler yanlış gidiyor..canım çok sıkıldı..ne yapsam acaba?hmm..biraz flörtleşmekten zarar gelmez..bu aldatmak değil ki?-ler ileri gidiyor..hikayenin devamını hepimiz biliyoruz..

bunları düşünüp duruyorum..hangisi doğru?hangisi yanlış?
doğru veya yanlış bir şey yok mu yoksa?
yoksa tek eşlilik biz insanlara göre değil mi?
peki nasıl olucak?her gece,hafta,ay,yıl herneyse başka ten..sonra başka ten..çok mu zevkli?

bilmiyorum..ben bunları düşünmek üzere bir süre hiç bir şey yapmamaya karar verdim..
ilişkiler,evlilik,çoluk çocuk,iş-kariyer (para),hayat,beklentiler,en çok yapmak istediğim şeyler,beni deli gibi mutlu eden şey,seyahat etmek..bunları düşüneceğim.
ama çokça da 'nedir bu çok eşlilik meselesi' diyeceğim..
21.02.2010 prag