
daha cok sevdigim bir sair ve siir var mi diye uzun bir sure dusunmem gerekiyor sanirim..(orhan veli`nin de yeri ayridir..dusununce buldum)
ne zaman nazim okusam `kelimelerin arasinda` icim ciz ediyor..
beni taniyan arkadaslarimin da bildigi gibi yasama sevinci dolu bir kizanim...:)
isler ne olursa olsun olumlu bakmaya calisirim..
ne zaman bu siiri okusam ayni sey oluyor..yaşamanın ne güzel bir şey olduğunu hatırlıyorum..
hani Leon filminde Matilda yataga uzaniyor,leon`a onu sevdigini soyleyecek..
tavana bakiyor..`I feel butterflies in my stomach..` diyor..saniyorum onun gibi bisey hissediyorum..içimde kelebekler..
ne menem bi güzellik..
turkiye`de de nazim diyince sanki `yasayan nazim genco erkal`mis gibi gelıyor bana..adam şiirlerini okurken resmen 'o' oluyor sanki..çok acayip..
bir kac defa nazim`i genco erkal`dan dinledim..ilkinde eh yeter tutmuycam kendimi diyerek sakir sukur agladim..aysen'le izlemiştik onu da dostlar tiyatrosunda iki dost..ah hele su 'ben içeri düştüğümden beri'sinde koyuvermiştim kendimi `memleketimden insan manzaralari`..simdi bile dusununce o gunu ve hissettiklerimi garip oluyorum..
fazil say ile olan calismasi hele..o kucuk kizin sarkisini hatirliyor musunuz?iste bu siirden sonra geliyordu..'Yasadım diyebilmem için..yaşadım diyebilmem için yaşadım diyebilmem için..'
foto:nazım'ın canı ülkesinden uzaktaki son ikametgahı ve ben ziyaretinde,çok acıklı..2005 haziran moskova-rusya
YAŞAMAYA DAİR
Yaşamak şakaya gelmez
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde
hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
Nazım HİKMET
24.02.2010
hep prag