
burada yaşamak...
her geçen gün prag'da yaşamaktan daha fazla keyif almaya başlıyorum.
bugun tramvaydan indim,okul servisi diyorum ben ona (vinohradraska caddesinde).. nerdeyse evimin önünden alıp işimin kapısının önüne bırakıyor sağ olsun servis gibi..şu koskocaman bir mezar veya tabutu andıran,mimarisini kesin araştırmam gereken devasa kilisenin önünden geçtim her zamanki gibi..(resimde nam Jiriho Z Podebrad yazıyor..haala teleffuz edemiyorum oturduğum yerin adını ama şu R üçüncü harfi 5 harfi içeriyor..)
eve dönerken bir an evlere,apartmanlara baktım.kimisi bakımlı temiz,kimisi şu tarihi apartmanlardan kimisi de karanlık kaç yıldır boyanmıyor kimbilir..kendi apartmanımı ve dairemi kestim uzaktan..sola baktım şu meşhur tv kulem benim..başımın belesı bebekler..ondrickova..
benim sokağım!..burada oturuyorum dedim kendi kendime..vay be..hayattaki ilk evim kendime ait..kira ödüyorum..alışveriş yaptım bugun yerel marketten,prag'daki marketlerin neredeyse tamamını vietnamlı,çoğu uzak doğulu insanlar yönetiyor..Ahoj (arkadaşça merhaba) dedik birbirmize..samimi olmuşuz anlaşılan..bir çiçekçi var arada dobry den diyorum..
ama bir şey çok tuhaf..
tam ortasındayım iki düşüncenin..
buraya ait değilim..zira ne burda doğdum büyüdüm,ne buranın vatandaşıym ne de buradan beslendim..
ama diğer yandan..yoo hiç de öyle değil buraya aitim..bir evim var..içinde eşyalarım,bir kaç anım,mesela bugun çamaşır yıkıyorum,makinam bile var bana ait..
yine de kelimelerle ifade edemediğim bir duygu var burayla ilgili..
hem burayla-ne kadar garip bir ülke,insanları,tarihi- hem de benim burada yalnız-tek başıma,özgürce,kimseye bağımlı olmadan yaşamamla alakalı bir duygu..değişik bir kafası var ayşen'in deyimiyle :)
düşünüyorum da sting kardeşim i'm an alien in new york derken bu duyguyu mu kast etmişti..bence öyle!
i'm an alien in prague o zaman..
ya işte hayat her yerde devam ediyor..istanbulda pragda bangkokta new yorkta ve pariste..insan nereye giderse gitsin bir rutin dahilinde takılıyo..
en rutinsiz gibi görünen hindistan seyehatimde bile bir rutin vardı..hani karmaşanın ahengi gibi..bakınca çok karmaşık esasen ama yine de kağıt üstünde sıraya dizebilirsin...
uvv bazen çok özlüyorum orasını,suyunu değil belki ama havasını,insanlarını,hele ki doğasını,meyvelerini,kültürünü,dinini,tüm dünyayı kucaklayan felsefesini..esas en vee en önemli şeyi takvimsiz,saatsizliğin vermiş olduğu özgürlüğü..hayatımda hiç o kadar özgür ve huzurlu hissetmemiştim sanıyorum ki..bu insana nasıl bir rahatlık,özgürlük veriyor belli deil..
şöyle şeyler oluyodu çok ciddiyim..mesela bir şehire..hadi goa olsun..geldin..çarşamba..trenle..
bir kaç gün geçti tarihi merak ediyosun..es kaza 20 şubatı aklında tutmuşssun,tren biletinde yazıyor..kaç gece geçirdiğini hatırlayabilirsen ancak tarihin ne olduğunu öğrenebiliyosun..çünkü sen ve etafındaki kimse ne saat ne takvim kullanıyor..çok zaman hatırlıyorum çevremde 20 kişi varsa saatten haberi yok..e arkadaşına şurda şu saatte buluşalım demişsin ama o zaman ne zaman..çok samimi söylüyorum..
aa pragdan bhasederken hindistan neden girdi araya bilemiyorum ama düşündükçe içimin gittiği anlar oluyor..ve diyorum ki kendi kendime 'buna çok eminim bir gün ki bu çok sonra değil mutlaka gideceğim oraya tekrar ve bu defa daha uzun kalacağım..uzunca..'
Ano (evet) Praha..burda da hayatımın bir rutini var..her ne kadar günde ortalama en az iki yeni kişiyle tanışsam,gittiğim her restoran,cafe,bar,bindiğim metro,tramway farklı olsa da bir düzen dahilinde yaşıyorum..nedir o?uyku,iş,yemek,arkadaşlar..
No comments:
Post a Comment