acaba bu şarkı şebo'nun en güzel şarkısı mı?
Monday, 27 December 2010
Wednesday, 22 December 2010
Wednesday, 8 December 2010
Türk yok Kürt yok hiç-her biyerli insan yok!Birleşin!
bir zamanlar,çok eski zamanlardan bahsediyorum.Adem Amca ve Havva Teyzegillerden hemen sonra.Elma midede , çocuk karından da öte zamanlardan.
sen de mezopotamya ben diyim şimdiki güney amerika'da bu ilk insan torun,torun,torun ve torunları saf temiz ama ilkel bir şekilde yaşarlarmış.yemek yer,hayvanları avlar,hayvanlardan korunur,alet geliştirir,sonraları azıcık giyinir aval aval takılırlarmış.
ee anlaşmak için bakmışlar ki yüzlerinin ortasında yemek yedikleri yerden anlamsız sesler çıkıyor ve etkileşim doğuyormuş.bu eylem zamanla gelişmiş,standartlaşmış ve herkeziileşmiş.Herkesin dili kendineymiş bunu da sonradan öğreneceklermiş.bunu takiben de kullandıkları dil,geliştirdikleri kültürü kullanan insanlar BİR kabul edilmiş.Oraya örneğin 'Hun' denmiş.Bu kişilerin yaşadıkları ve biraz da fazlası (bu fazla aç gözlülük olabilir) olan alanlar çember gibi çevirilmiş ve adına ülke demişler.bu örnekte hun imparatorluğu yaşayanlarca korunmaya çalışılmış,girenler olmuş sınırlarından ağzını burnunu kırmışlar birbirlerinin.
hun'lar böyle de olay bolivya'da farklı mı?benzer..herkes hayatta kalmak için ötekileştirmeye başlamış.unutulmasın dil ve kültür atlanmasın.
işte diceim o ki en başa dönüp bakınca ilk ilkel dedemizin elinde avucunda hiçbişey yokken ilerleyen zamanlarda o da diğerini başkalaştırmış,diğeri de onu.
bu kadar lafı uzatmamın sebebi uçağıma hala 5 saatin olmasıdır bu arada :)gözlerim kapanıyo,uykum geliyo..hayıığğğrrrr uyursan ölüğsüüğğnnnn :p
evet diceim o ki 'Türk diye bir şey yoktur!' lakin 'Kürt de'..Norveçli de (ama fiziksel olarak iyi ki varlar oh canlarım benim) Amerikalı ve hintli üstelik Grönlandlı da yoktur!' ve açıklıyorum DİN diye biley de yoktur..You may say i'm the dreamer but İ'm not the only one canlarım..
Hepimiz kardeşiz..hepimizin özü SAFLIK..parıldayan ışıklarız ***:)***
ve işte çakmaklar yansın havada 'Imagine all the people living life in peace!' ve de 'bütün dünya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa bayramlarımız neşe,sevgi,çiçek böcek olsa.'
MAkE LovE not War
sen de mezopotamya ben diyim şimdiki güney amerika'da bu ilk insan torun,torun,torun ve torunları saf temiz ama ilkel bir şekilde yaşarlarmış.yemek yer,hayvanları avlar,hayvanlardan korunur,alet geliştirir,sonraları azıcık giyinir aval aval takılırlarmış.
ee anlaşmak için bakmışlar ki yüzlerinin ortasında yemek yedikleri yerden anlamsız sesler çıkıyor ve etkileşim doğuyormuş.bu eylem zamanla gelişmiş,standartlaşmış ve herkeziileşmiş.Herkesin dili kendineymiş bunu da sonradan öğreneceklermiş.bunu takiben de kullandıkları dil,geliştirdikleri kültürü kullanan insanlar BİR kabul edilmiş.Oraya örneğin 'Hun' denmiş.Bu kişilerin yaşadıkları ve biraz da fazlası (bu fazla aç gözlülük olabilir) olan alanlar çember gibi çevirilmiş ve adına ülke demişler.bu örnekte hun imparatorluğu yaşayanlarca korunmaya çalışılmış,girenler olmuş sınırlarından ağzını burnunu kırmışlar birbirlerinin.
hun'lar böyle de olay bolivya'da farklı mı?benzer..herkes hayatta kalmak için ötekileştirmeye başlamış.unutulmasın dil ve kültür atlanmasın.
işte diceim o ki en başa dönüp bakınca ilk ilkel dedemizin elinde avucunda hiçbişey yokken ilerleyen zamanlarda o da diğerini başkalaştırmış,diğeri de onu.
bu kadar lafı uzatmamın sebebi uçağıma hala 5 saatin olmasıdır bu arada :)gözlerim kapanıyo,uykum geliyo..hayıığğğrrrr uyursan ölüğsüüğğnnnn :p
evet diceim o ki 'Türk diye bir şey yoktur!' lakin 'Kürt de'..Norveçli de (ama fiziksel olarak iyi ki varlar oh canlarım benim) Amerikalı ve hintli üstelik Grönlandlı da yoktur!' ve açıklıyorum DİN diye biley de yoktur..You may say i'm the dreamer but İ'm not the only one canlarım..
Hepimiz kardeşiz..hepimizin özü SAFLIK..parıldayan ışıklarız ***:)***
ve işte çakmaklar yansın havada 'Imagine all the people living life in peace!' ve de 'bütün dünya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa bayramlarımız neşe,sevgi,çiçek böcek olsa.'
MAkE LovE not War
roma uçak notları..
8 ekim 2010-prag havaalanı
yemin ediyorum bu halim bir gün başıma ne işler açıcak..kimbilir..
bu kadar düzensiz,plan programsız gezilir mi Pınar ya?
banka kartını iptal ettirmek son günlerdeki en akıllıca şeydi..şimdi başka bir ülkeye gidiyorsun,banka kartın yok,elinde bir miktar nakit var..yeterli paran yok besbelli..
2 saat sonra Roma'dasın ama kalıcak yerin belli değil..
kendimi bildim bileli bu şekilde seyehat ediyorum..heeeer defasında diyrorum ki 'Bu son sana söz veriyoum Pınar bir daha böyle yapmıycaz.Herşeyi planlıycaz dakkası dakkasına söz!'..Sonra mı ne mi oluyo?
'...'
O festivale gidicek misin?Oraya da gitsen kalıcak yerin ve uyku edevatların yok..elverişli kıyafetlerin yok..
Bınarlarla takılcaksam yine kalıcak yerim yok olsa bile acaba param yeticek mi?
Amaaan!İste ben böyleyim..Son dakka insanı Pınar!
Bu arada bu havalanı kahvesi ne kadar güzel yaaa bayıldım..normalin 4 katı ücrette de olsa umrumda değil..
Uçağa 1 saat var..Hava güzel güpgünşli..ohh be!
Ya İtalya'da yaşasak ya..Ilık,sıcak,güneşli..mm
Aynı gün uçakta yazılan..
Güneşi Özlerken..
Yerden çok yüksekte haliyle uçak..Aşağıda bembeyaz bir örtü gibi bulutlar..Aralarda yeryüzü görünüyor,karşımda sapsarı bir güneş..Bazı dağ ve tepelerin dorukları karla kaplı ve boyu öyle uzun ki beyaz örtüyü yırtıyor.Eğer aşağıda yaşayan insanlar varsa dağ köylerinde,şu anda güneşi göremiyorlar.Biz de Prag'da çoğu zaman böyleyiz demek kii.Güneşe ne kadar hasret kalmışım anlatamam.Bulutların altında koca bir kış geçirdim yazı olmaksızın,bir yenisi daha yakındır geliyor.Hep güneşin parladığı sımscak,şort terlikle yaşanan ülkelerde yaşamak istiyorum,bu dürtüme engel olamıyorum düşünmeye başlayınca heycanlanıveriyorum ve illa ki Tayland,Goa olucak diye bir zorunluluk yok aslında.Ege,Akdeniz de olur.Sanırım İtalya üzerindeyiz bulutlar sınır geçmişçesine temizlendi.
Acaba iç ve orta Avrupa lanetli mi?
Sempatik İtalyan bir kaptanımız var.Gözünü sevdiğiminin insanlığı..Nasıl özledim sıcak kanlı insanları..Arada konuşuyo ve espriler yapıyo.Solda dedi Dubrovnik var ey ahali bakın dedi.Sonra bir sallandık.Baktım bulut mulut da yok..Sonra yine o soru hücum etti,zamanı geldi..'Hop düştü bu uçak ne hissedersin?'Hmmm..Empatisini yapıyorum kendimi uçakta düşen bu kızın yerine koyuyorum da..çok ağır bir his.bene-ruh bi şaşalıyor..çok acayip..ve sanırım yien aynı cevabı verme zamanı geldi:'hayır ölmiim üzülürüm' demedim.Buaraya geliş amacımı çözmüş değilim,kendimi kessem de yırtsam da bulamıyorum.işçi misin,yolcu musun,rahip misin,yardımcı mısın nesin?Bazı şeyleri aklıma getiriyorum sonra ne olabilir?Neşe içinde yaşamak,gezmek,birilerine yardım etmek..Elimden geldiğince bu bedeni gezdiriyorum..Hep yapmak istediğim bişeydi..ayrıca bildiğim bişey..Onun haricinde korkularım,kaskatı bir egomvar hala..bi dünya soru ama cevabım aynı bu sorulara..Ölmekten korkmuyorum.Ama bi dakka şimdi bir merak sardı dört yanımı..Acaba 2012'de nolcak yau?Hacım 2 yıl kaldı öğrenelim öyle gidelim..Uçak inişe hazırlanıyor.Arivederci canım.
yemin ediyorum bu halim bir gün başıma ne işler açıcak..kimbilir..
bu kadar düzensiz,plan programsız gezilir mi Pınar ya?
banka kartını iptal ettirmek son günlerdeki en akıllıca şeydi..şimdi başka bir ülkeye gidiyorsun,banka kartın yok,elinde bir miktar nakit var..yeterli paran yok besbelli..
2 saat sonra Roma'dasın ama kalıcak yerin belli değil..
kendimi bildim bileli bu şekilde seyehat ediyorum..heeeer defasında diyrorum ki 'Bu son sana söz veriyoum Pınar bir daha böyle yapmıycaz.Herşeyi planlıycaz dakkası dakkasına söz!'..Sonra mı ne mi oluyo?
'...'
O festivale gidicek misin?Oraya da gitsen kalıcak yerin ve uyku edevatların yok..elverişli kıyafetlerin yok..
Bınarlarla takılcaksam yine kalıcak yerim yok olsa bile acaba param yeticek mi?
Amaaan!İste ben böyleyim..Son dakka insanı Pınar!
Bu arada bu havalanı kahvesi ne kadar güzel yaaa bayıldım..normalin 4 katı ücrette de olsa umrumda değil..
Uçağa 1 saat var..Hava güzel güpgünşli..ohh be!
Ya İtalya'da yaşasak ya..Ilık,sıcak,güneşli..mm
Aynı gün uçakta yazılan..
Güneşi Özlerken..
Yerden çok yüksekte haliyle uçak..Aşağıda bembeyaz bir örtü gibi bulutlar..Aralarda yeryüzü görünüyor,karşımda sapsarı bir güneş..Bazı dağ ve tepelerin dorukları karla kaplı ve boyu öyle uzun ki beyaz örtüyü yırtıyor.Eğer aşağıda yaşayan insanlar varsa dağ köylerinde,şu anda güneşi göremiyorlar.Biz de Prag'da çoğu zaman böyleyiz demek kii.Güneşe ne kadar hasret kalmışım anlatamam.Bulutların altında koca bir kış geçirdim yazı olmaksızın,bir yenisi daha yakındır geliyor.Hep güneşin parladığı sımscak,şort terlikle yaşanan ülkelerde yaşamak istiyorum,bu dürtüme engel olamıyorum düşünmeye başlayınca heycanlanıveriyorum ve illa ki Tayland,Goa olucak diye bir zorunluluk yok aslında.Ege,Akdeniz de olur.Sanırım İtalya üzerindeyiz bulutlar sınır geçmişçesine temizlendi.
Acaba iç ve orta Avrupa lanetli mi?
Sempatik İtalyan bir kaptanımız var.Gözünü sevdiğiminin insanlığı..Nasıl özledim sıcak kanlı insanları..Arada konuşuyo ve espriler yapıyo.Solda dedi Dubrovnik var ey ahali bakın dedi.Sonra bir sallandık.Baktım bulut mulut da yok..Sonra yine o soru hücum etti,zamanı geldi..'Hop düştü bu uçak ne hissedersin?'Hmmm..Empatisini yapıyorum kendimi uçakta düşen bu kızın yerine koyuyorum da..çok ağır bir his.bene-ruh bi şaşalıyor..çok acayip..ve sanırım yien aynı cevabı verme zamanı geldi:'hayır ölmiim üzülürüm' demedim.Buaraya geliş amacımı çözmüş değilim,kendimi kessem de yırtsam da bulamıyorum.işçi misin,yolcu musun,rahip misin,yardımcı mısın nesin?Bazı şeyleri aklıma getiriyorum sonra ne olabilir?Neşe içinde yaşamak,gezmek,birilerine yardım etmek..Elimden geldiğince bu bedeni gezdiriyorum..Hep yapmak istediğim bişeydi..ayrıca bildiğim bişey..Onun haricinde korkularım,kaskatı bir egomvar hala..bi dünya soru ama cevabım aynı bu sorulara..Ölmekten korkmuyorum.Ama bi dakka şimdi bir merak sardı dört yanımı..Acaba 2012'de nolcak yau?Hacım 2 yıl kaldı öğrenelim öyle gidelim..Uçak inişe hazırlanıyor.Arivederci canım.
Tuesday, 7 December 2010
Monday, 6 December 2010
Sunday, 5 December 2010
benimki çok uzun santimmiş,öörendim!
Benimki kaç santim öğrendim: http://bit.ly/edmTRe, seninki kaç santim?
Wednesday, 1 December 2010
Saturday, 27 November 2010
kökleri olmayan kız
bi süredir düşünüp kendime kızıyodum.
kardeşim hangi ülkeye gitsen orada yaşayabilirim diyosun.
Şimdiye kadar gittiyim her yerde yaşayabilirim.Kimilerinin şaşırdığı hindistan'da hele hele goa'da bayıla bayıla,gerçi belki diğer sayacaklarım herkesin yaşayabileceği yerler olur ama olsun yine de yaşayabilirim.
ama olmas ki böyle göçer konar gibi..
sonra en iyisi orta doğuya falan gidiyim de koşarak olduğum yere geri döniyim dedim.açıkçası bu gerçekleşmiycek,en azından finansmanını benim karşıladığım bir şey olmiycak,ancak iş miş..
hee onu diycem demek ki benim bağlarım,köklerim yok,heybem nerde ben orda takılabiliyorum..
ve bu da iyi bişey bana göre..
o yüzden blogumun ismini çok uygun görüyorum :)
kardeşim hangi ülkeye gitsen orada yaşayabilirim diyosun.
Şimdiye kadar gittiyim her yerde yaşayabilirim.Kimilerinin şaşırdığı hindistan'da hele hele goa'da bayıla bayıla,gerçi belki diğer sayacaklarım herkesin yaşayabileceği yerler olur ama olsun yine de yaşayabilirim.
ama olmas ki böyle göçer konar gibi..
sonra en iyisi orta doğuya falan gidiyim de koşarak olduğum yere geri döniyim dedim.açıkçası bu gerçekleşmiycek,en azından finansmanını benim karşıladığım bir şey olmiycak,ancak iş miş..
hee onu diycem demek ki benim bağlarım,köklerim yok,heybem nerde ben orda takılabiliyorum..
ve bu da iyi bişey bana göre..
o yüzden blogumun ismini çok uygun görüyorum :)
Sunday, 14 November 2010
Aurora Borealis-Kuzey/Polar Isiklari


http://en.wikipedia.org/wiki/Aurora_(astronomy)
Heycanimdan yerimde duramadim.Bu gece Kim`in balkonundan manzara resmi cekeyim derken yavas yavas bir yesillikler belirmeye basladi..gittikce artti ve tam anlamiyla ciplak gozle gormeye basladim..hatta da fotoraflarini cektim..eve gidince koyucam buraya :)
Tesekkurler Evren!
Monday, 8 November 2010
dede
amerikan dolarının üstündeki dedenin torunları zengin midir acaba?çok merak ediyorum :D
dedemizin resmi var,reklam ve telif hakkı verin verin yaaa dedemiz o bizimmmm :)
dedemizin resmi var,reklam ve telif hakkı verin verin yaaa dedemiz o bizimmmm :)
Sunday, 7 November 2010
hoşgeldin 'Ahoj'!
Saturday, 6 November 2010
Wednesday, 20 October 2010
gel de bir çorbaaaa yap bana
burlarda yalnız olmanın en zor yanı hasta olmak canlarım..
kendi kendine bakmak mecburiyetinde olmak..zor..
ah anacım..
kendi kendine bakmak mecburiyetinde olmak..zor..
ah anacım..
Sunday, 17 October 2010
William Blake
'when the doors of perception are cleansed,everything would appear as they are..'
'eğer algı kapıları temizlenseydi her şey insana olduğu gibi görünürdü:sonsuz.'
'eğer algı kapıları temizlenseydi her şey insana olduğu gibi görünürdü:sonsuz.'
Monday, 4 October 2010
Sunday, 3 October 2010
goodfellas
bu filmi izleyince insanın gangster olası gelmiyor mu?
sıkı dostlar,eğlence,bağlılık,sorunlar ortak halloluyor,herşey güzel iyi harika.
hep bi cümbüş..gülmece..
hapisane dahi katlanılır bir yer.
ama sonlara doğru neme lazım iyiki gangster deilim diosunuz.bence.
sıkı dostlar,eğlence,bağlılık,sorunlar ortak halloluyor,herşey güzel iyi harika.
hep bi cümbüş..gülmece..
hapisane dahi katlanılır bir yer.
ama sonlara doğru neme lazım iyiki gangster deilim diosunuz.bence.
Saturday, 2 October 2010
ikisi vardı..rainbow marka bir araba kullanıyodru..ben de gidiyordum..jamiraquai konserine..
sayılı konserler arasına girebilmekteydi..göz göze 'lets live together' söylenmiş..an'dan son tat alınımış,tamamlanmıştı misyon..
kanda sudan başka bişey yokken sadece müzikle müzik olmaktı..
dahası ne olsun?kaç kez oluyor böyle şeyler insana?
sayılı konserler arasına girebilmekteydi..göz göze 'lets live together' söylenmiş..an'dan son tat alınımış,tamamlanmıştı misyon..
kanda sudan başka bişey yokken sadece müzikle müzik olmaktı..
dahası ne olsun?kaç kez oluyor böyle şeyler insana?
Olumlama yapmanın püf noktaları-Alıntıdır
Dil, realitemizi oluşturan en önemli araçlarımızdan birisidir. 21 gün - 1 Ay aralığında yapılan pozitif olumlamalar, içsel egomuzun ve inanışlarımızın yerini alarak yaydığımız titreşimleri değiştirecek ve hayatımızda realiteye dönüşecektir. Ayrıca, bilinçaltınızda yeni ve yapıcı düşünce şablonu oluşturmanıza da yardım edecektir. İçinde bulunduğunuz maddi şartlar, sosyal şartlar, ailevi şartlar, ülke şartları ve ruh durumunuz ne olursa olsun içsel sesinizi değiştirdiğiniz anda yaşadığınız dünyanın değiştiğini görebileceksiniz. Bunu anlamanın zor olduğunu biliyorum. Bu yüzden Çekim yasası ve Kuantum düşünce bölümlerimizde vakit geçirmenizi ve farkındalığınızı arttırmanızı öneriyorum.
Önemle belirtmek isterim ki Gün içinde söylediğiniz sözlerin, dinlediğiniz şarkıların, verdiğiniz tepkilerin hayatımıza direkt etkileri vardır.
"Biz adam olmayız"
"Çok şansızım"
"İlişkilerim hep aynı"
"Çok Sakarımdır"
İşte çoğu insan farkında olmadan klişeleşmiş bir takım sözcükler seçiyor. Söyledikleri bu cümleler gayri ciddi ve espri olsa bile bilinçaltları bunu bir emir olarak algılayıp realiteye dönüştürmek için çalışmaya başlıyor. Bilinçaltımızın bu mükemmel sadakatini maalesef olumsuz şeyleri hayatımıza çekmek için kullanıyoruz...
Yani sorunları olduğu için mi söz ettiklerini, yoksa sorunlardan söz ettikleri için mi sorunların içinde olduklarını bilmeden !
SÖZ, bir enerji paketçiği ve düşüncenin somutlaşmış şekli olarak hayatımızda çok dikkat çekici etkiler yapar. Çevremizi ve hayatımızı değiştirebiliriz.
Bunun en iyi yöntemi de BİLİNÇLİ OLUMLAMADIR
Olumlamalar, rast gele hazırlanamaz. Kelimesi kelimesine özenle seçilmelidir. "Olacak, yapacak", "istiyorum", "Her şeye rağmen" gibi kelimeler KULLANILMAMALIDIR
OLUMLAMA NASIL YAPILMAZ
SE-SA eki;
Eğer çok Param olursa Mutlu olurum
Bu kalıp sizin hiç bir zaman mutlu olma becerisine sahip olamadığınızın ifadesidir. Çünkü mutluluğun sonucu bir şarta bağlıdır.
MELİ-MALI
Güçlü Olmalıyım
Zorunluluk öğesidir. Şimdiki zamanda güçsüz olduğunuz gerçeğini bilinçaltınıza verirsiniz.
ECEK-ACAK
Her şey çok güzel Olacak
Bu kalıp sizin isteğinizi hep geleceğe erteleyecektir.
TERSİNE SÖYLEM
Korkmuyorum
"Güvendeyim" yerine "korkmuyorum" derseniz, korkuya odaklanırsınız ve bu çözüm değildir.
BELİRSİZLİK
İyi bir hayat istiyorum
Nasıl bir hayatın sizin için iyi olacağını belirtmediğiniz için belirsizlik ifadesi vardır.
OLUMLAMA NASIL YAPILIR
- Olumlama yapmak için ilk önce geçmiş düşüncelerimiz ele alınmalıdır. Bilmeliyiz ki; geçmişteki anılarımızın oluşturduğu çekirdek inançlarımızı kırmadan ileriye gitmemiz çok yavaş ve zor olacaktır. Geçmişimizde bizi üzen insanlar, kötü anılar, maddi zorluklar hep blokaj oluşturacaktır. BU YÜZDEN İLK OLARAK AFFETME OLUMLAMALARI YAPILMALIDIR. Hayatımız boyunca geçmişimizde bizi üzen ve küstüğümüz insanların hayatımızda blokaj oluşturduğunu biliyor musunuz ? Ne yaşarsanız yaşayın geçmişteki herkesi kalben affetmeniz gerekmektedir. Kabul bu çok zor olabilir. Ama 1 ay içinde Hayatınızdaki mucizelere hayret edeceksiniz
- Olumlamaların her ay 1 konu üzerinde ve aynı olumlama metni üzerinde yapılmalıdır. Çünkü bilinçli yaptığınız olumlamalar 21. gün sonunda bilinçaltınız tarafında kabul görür ve hayatınızda Gerçekleştirmek için çalışmalara başlar. Bir olumlamayı 3 gün yapıp bırakırsanız hiç bir fayda etmeyecektir. Ya da 2 farklı olumlama yaparsanız enerji kanalınızı dağıtırsınız.
- Olumlama sesli bir şekilde, yavaş tempoda, hissederek yapılmalıdır. Sabah ilk uyandığınızda ve gece yatmadan 2-3 er kere yapılan olumlamalar bilinçaltına daha fazla ulaşırlar. Kendinizle yaptığınız bu konuşmalar bir süre sonra içsel egonuzun size inandırdıklarını silecek ve yerine yenilerini koyacaktır. Bilinçaltına kodladığınız yeni söz ve düşünceler inançları yeniler ve çekim yasasını harekete geçirir.
- Olumlamaları Ses kaydı haline getirip gün içinde dinleyebilirsiniz. Yaptığınız ses kaydını uyurken, çalışırken, kitap okurken dinleyebilirsiniz. Ses rahatsız olmayacağınız seviyede normal düzeyde olabilir. Zaten dikkatiniz başka yerde olacağı için SUBLİMİNAL etkisi yapacak ve bilinç daha kolay kırılıp bilinçaltına ulaşacaktır. Sakın bilinçli olumlamaları bırakmayın. Sadece ses kaydı ve subliminal telkin dinlemek çekim yasasını dağınık çalıştıracaktır.
- Yine gün içinde belirli kalıpları tekrarlayabilirsiniz. Örneğin o ay içinde "Bolluk ve bereket" olumlaması yapmaktasınız. yaptığınız çalışmalarla beraber boş zamanlarınızda yada dışarıdayken sadece "bolluk, bereket, para" diyerek veya tekrar edilerek odaklanma sağlanabilir ve bu kesinlikle faydalıdır.
Bir süre sonra görmeye başlayacaksınız ki, çevrenizde size olumsuzluk veren kişiler gidecek, yerinde sizin düşüncelerinizi destekleyen insanlar gelecektir. Geçmişte istemeden yada isteyerek söylediğiniz olumsuz sözcükler yerini olumlu ve yapıcı sözcüklere bırakacaktır.
İnançlarınızı değiştirmek için bu 1 er aylık çalışmaları yapın. Sakın olumsuzluğa kapılmayın...
Çünkü işe yarıyor...
alıntı
Önemle belirtmek isterim ki Gün içinde söylediğiniz sözlerin, dinlediğiniz şarkıların, verdiğiniz tepkilerin hayatımıza direkt etkileri vardır.
"Biz adam olmayız"
"Çok şansızım"
"İlişkilerim hep aynı"
"Çok Sakarımdır"
İşte çoğu insan farkında olmadan klişeleşmiş bir takım sözcükler seçiyor. Söyledikleri bu cümleler gayri ciddi ve espri olsa bile bilinçaltları bunu bir emir olarak algılayıp realiteye dönüştürmek için çalışmaya başlıyor. Bilinçaltımızın bu mükemmel sadakatini maalesef olumsuz şeyleri hayatımıza çekmek için kullanıyoruz...
Yani sorunları olduğu için mi söz ettiklerini, yoksa sorunlardan söz ettikleri için mi sorunların içinde olduklarını bilmeden !
SÖZ, bir enerji paketçiği ve düşüncenin somutlaşmış şekli olarak hayatımızda çok dikkat çekici etkiler yapar. Çevremizi ve hayatımızı değiştirebiliriz.
Bunun en iyi yöntemi de BİLİNÇLİ OLUMLAMADIR
Olumlamalar, rast gele hazırlanamaz. Kelimesi kelimesine özenle seçilmelidir. "Olacak, yapacak", "istiyorum", "Her şeye rağmen" gibi kelimeler KULLANILMAMALIDIR
OLUMLAMA NASIL YAPILMAZ
SE-SA eki;
Eğer çok Param olursa Mutlu olurum
Bu kalıp sizin hiç bir zaman mutlu olma becerisine sahip olamadığınızın ifadesidir. Çünkü mutluluğun sonucu bir şarta bağlıdır.
MELİ-MALI
Güçlü Olmalıyım
Zorunluluk öğesidir. Şimdiki zamanda güçsüz olduğunuz gerçeğini bilinçaltınıza verirsiniz.
ECEK-ACAK
Her şey çok güzel Olacak
Bu kalıp sizin isteğinizi hep geleceğe erteleyecektir.
TERSİNE SÖYLEM
Korkmuyorum
"Güvendeyim" yerine "korkmuyorum" derseniz, korkuya odaklanırsınız ve bu çözüm değildir.
BELİRSİZLİK
İyi bir hayat istiyorum
Nasıl bir hayatın sizin için iyi olacağını belirtmediğiniz için belirsizlik ifadesi vardır.
OLUMLAMA NASIL YAPILIR
- Olumlama yapmak için ilk önce geçmiş düşüncelerimiz ele alınmalıdır. Bilmeliyiz ki; geçmişteki anılarımızın oluşturduğu çekirdek inançlarımızı kırmadan ileriye gitmemiz çok yavaş ve zor olacaktır. Geçmişimizde bizi üzen insanlar, kötü anılar, maddi zorluklar hep blokaj oluşturacaktır. BU YÜZDEN İLK OLARAK AFFETME OLUMLAMALARI YAPILMALIDIR. Hayatımız boyunca geçmişimizde bizi üzen ve küstüğümüz insanların hayatımızda blokaj oluşturduğunu biliyor musunuz ? Ne yaşarsanız yaşayın geçmişteki herkesi kalben affetmeniz gerekmektedir. Kabul bu çok zor olabilir. Ama 1 ay içinde Hayatınızdaki mucizelere hayret edeceksiniz
- Olumlamaların her ay 1 konu üzerinde ve aynı olumlama metni üzerinde yapılmalıdır. Çünkü bilinçli yaptığınız olumlamalar 21. gün sonunda bilinçaltınız tarafında kabul görür ve hayatınızda Gerçekleştirmek için çalışmalara başlar. Bir olumlamayı 3 gün yapıp bırakırsanız hiç bir fayda etmeyecektir. Ya da 2 farklı olumlama yaparsanız enerji kanalınızı dağıtırsınız.
- Olumlama sesli bir şekilde, yavaş tempoda, hissederek yapılmalıdır. Sabah ilk uyandığınızda ve gece yatmadan 2-3 er kere yapılan olumlamalar bilinçaltına daha fazla ulaşırlar. Kendinizle yaptığınız bu konuşmalar bir süre sonra içsel egonuzun size inandırdıklarını silecek ve yerine yenilerini koyacaktır. Bilinçaltına kodladığınız yeni söz ve düşünceler inançları yeniler ve çekim yasasını harekete geçirir.
- Olumlamaları Ses kaydı haline getirip gün içinde dinleyebilirsiniz. Yaptığınız ses kaydını uyurken, çalışırken, kitap okurken dinleyebilirsiniz. Ses rahatsız olmayacağınız seviyede normal düzeyde olabilir. Zaten dikkatiniz başka yerde olacağı için SUBLİMİNAL etkisi yapacak ve bilinç daha kolay kırılıp bilinçaltına ulaşacaktır. Sakın bilinçli olumlamaları bırakmayın. Sadece ses kaydı ve subliminal telkin dinlemek çekim yasasını dağınık çalıştıracaktır.
- Yine gün içinde belirli kalıpları tekrarlayabilirsiniz. Örneğin o ay içinde "Bolluk ve bereket" olumlaması yapmaktasınız. yaptığınız çalışmalarla beraber boş zamanlarınızda yada dışarıdayken sadece "bolluk, bereket, para" diyerek veya tekrar edilerek odaklanma sağlanabilir ve bu kesinlikle faydalıdır.
Bir süre sonra görmeye başlayacaksınız ki, çevrenizde size olumsuzluk veren kişiler gidecek, yerinde sizin düşüncelerinizi destekleyen insanlar gelecektir. Geçmişte istemeden yada isteyerek söylediğiniz olumsuz sözcükler yerini olumlu ve yapıcı sözcüklere bırakacaktır.
İnançlarınızı değiştirmek için bu 1 er aylık çalışmaları yapın. Sakın olumsuzluğa kapılmayın...
Çünkü işe yarıyor...
alıntı
Thursday, 30 September 2010
Tuesday, 28 September 2010
evrene sipariş
evren!
madem öyle senden şunları istiyorum..buraya açık seçik yazıyorum ki kaytaramayasın..herkes görsün..
biliyorum bu istediklerim sende mevcut..şimdi yazmaya başla siparişlerimi lütfen..ve de çabuk olsun :)
-Haftada en fazla 3 gün çalışırım o da canım sıklmasın diye çok fazla ve de insanlar biraz da meşgul gözükmeli değil mi?
He çalışma konusunu biraz açayım sora başıma ne işler açıyosun..Stresi olmasın..1 gr sitres olursa hemen bozuşuruz..benden demesi..
-Yılda çok fazla haftalarca tatil isterim..Mesela 8-10..ama istediğimde bu sayıyı arttırır indiririm..bu bana kalmış..zira bi bakarsın o sene bi yere gitmek canım istemez..ama bu bana kalsın evren'cim.
-Çok para istemem,verme..şöle ayda 1-2 bin avroya denk gelen bi param olsun yeter.üstü kalsın ;)
-Rengi turuncu olan bi pasaport istiyorum..meyerse o pasaportta bütün dünyanın vizeleri varmış ve de o dünya vatandaşı el kitabıymış..heheh şakka şakka gel gel istemiyom..
hadi canım sen :)
ha unutmadan not:2011'de Burning Man'e gideyim artık dimi?
madem öyle senden şunları istiyorum..buraya açık seçik yazıyorum ki kaytaramayasın..herkes görsün..
biliyorum bu istediklerim sende mevcut..şimdi yazmaya başla siparişlerimi lütfen..ve de çabuk olsun :)
-Haftada en fazla 3 gün çalışırım o da canım sıklmasın diye çok fazla ve de insanlar biraz da meşgul gözükmeli değil mi?
He çalışma konusunu biraz açayım sora başıma ne işler açıyosun..Stresi olmasın..1 gr sitres olursa hemen bozuşuruz..benden demesi..
-Yılda çok fazla haftalarca tatil isterim..Mesela 8-10..ama istediğimde bu sayıyı arttırır indiririm..bu bana kalmış..zira bi bakarsın o sene bi yere gitmek canım istemez..ama bu bana kalsın evren'cim.
-Çok para istemem,verme..şöle ayda 1-2 bin avroya denk gelen bi param olsun yeter.üstü kalsın ;)
-Rengi turuncu olan bi pasaport istiyorum..meyerse o pasaportta bütün dünyanın vizeleri varmış ve de o dünya vatandaşı el kitabıymış..heheh şakka şakka gel gel istemiyom..
hadi canım sen :)
ha unutmadan not:2011'de Burning Man'e gideyim artık dimi?
deli yanik dunya
her gecen gun ayni istekle kavrulan bir baskasini taniyorum...saga sola bakiyorum dunya kazan bizler kepce gezmek istiyoruz.
gezginleri seviyorum..gezdikce ve de yolda insanlarla tanistikca bunlarin belli basli ozleiiklerinin ayni paydada oldugunu goruyorum.genelde acik fikirli,arkadas canlisi,yeniliklere acik,luxten kisabilen,ozgurlugune duskun iyi tipler oluyor.
afferim herkes gezsin..sora bi bakalim ki gezmeyen kimse kalmasin..
gezginleri seviyorum..gezdikce ve de yolda insanlarla tanistikca bunlarin belli basli ozleiiklerinin ayni paydada oldugunu goruyorum.genelde acik fikirli,arkadas canlisi,yeniliklere acik,luxten kisabilen,ozgurlugune duskun iyi tipler oluyor.
afferim herkes gezsin..sora bi bakalim ki gezmeyen kimse kalmasin..
Sunday, 26 September 2010
eyvah eyvah
çanakkaleliyim,ülkemi ve insanlarını özledim,güneşe palamuta hasretim,kahkaha atmayı unutmuşum :)
allah razı olsun be ya!
allah razı olsun be ya!

Bir pazar günü
Yağmurlu bir gündü yine bugunkü gibi.Ev derli,toplu temiz her zamanki gibi.Evde dolanıyordu.Pazar gününün tembelliğiyle yarım kalmış bir iki şeyin ucundan tutuyordu.Kapı çaldı.İrkildi.Kimseyi tanımıyordu ki bu muhitte.Yeni taşınmış sayılırdı.İyiye işaret değildi.Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı hatta olduğu yerde dondu kaldı,aklında türlü kötü senaryolarda hemen baş karakteri ve yarın ki gazetelerde baş haberin kaynağını canlandırdı hızlıca.'Yabancı Uyruklu Kız Evinde Ölü bulundu'..Bu kadar paranoya nasıl oluyor da bir anda beyne nüfuz ediyor olacak şey değil.Demek ki beyin denen şey istendiğinde on numara çalışabiliyor,yeter ki tepki vericek bir durumu olsun.
'Off neler saçmalıyorum ben' diye elindeki bezi hızlıca fırlattı.Sanki evde bangır bangır müzik çalmıyormuş gibi çoraplarıyla ayaklarının ucuna basarak kapıya yanaştı,pat diye açıcak değildi ya delikten baktı.O da nesi?Kapıda genç bir kız.
'oh be!' diye nefes verdi bir an yine kafasındaki bütün istatistikleri çarklar şeklinde ilerletip bir kızın pazar günü başka bir kızı öldürme oranının çok yerlerde seyirinden cesaretle pat diye kapıyı açtı.Hop kilitli.Çatır çutur tangır tungur.Vücut içeride kafa dışarıda.
Kapıda kendi yaşlarında bir kız.Sarı uzun saçlı aynı ona benziyor.Uzun boylu,inceden bi tip,sevimlice.
'Dobry den?' (good day veya hello gibisinden) dedi.
'Dobry den!'den sonra İngilizce konuşmaya başladı ama zaten her üçümüzün de ana ve rahat olduğu dil bu olmadığı ve kız (hikayeyi anlatan ben dahil) hayatı kendi dilinden algıladığı için geri kalan diyaloğu kendi dilimde aktarıcam.
'Evde oturuyordum artık daha fazla durmak istemedim.Müziğinizi duyuyorum çoğu zaman'
'Oh çok özür dilerim sesi çok açık değildi ya?'
'Yo yo telaşlanmayın.Onun için gelmedim.Tam aksine! Bu çalan şarkıyı duydum da.. Siz de mi bu müziği çok seviyosunuz?Esasen geçen gün şunu dinlediğinizi de duymuştum!Peki şunun şu albümü nasıl sizce?Ya şu şarkı?Şu konserde bulunmuş muydunuz?Geçen ay burdaydılar' gibi paldır küldür bir diyaloğun içinde buluverdi kendini.
Çok gelişmiş beyninde ki hiç kimseninkinden farkı olmayan yapısının arka tarafta düşünceler birbiriyle yarışıyordu. 'Şii bu kız sapık mı?Deli mi?Ne diye sürekli beni dinlemiş durmuş bunca zaman?Alo kapa kızım kapıyı kapa kapa kapa kapa kapa!' diyen ses ona ait değildi.
Ah ya annesi hiç öğretmemişti ki bunları ona.Kendini korumak,birinden şüphelenmek,kapalı kapılar ardında kapalı yaşamak,hırsızdır,tecavüzcüdür bilumum tü kaka karakterden tırsmak,çocukken 'öcü',büyürken 'baba',okuldayken 'müdür',iş yerinde 'insan kaynakları departmanı' ile 'Cızz' denmemişti.Saf küçük bir kız gibi kalabilmişti sanıyorum ki bu sebeple.
Öte yandan ne vardı başka onu daha çok sevindiren,motive eden,yere yapıştırıp göğe çıkartan müzğin kendi kimyasından başka?Birisi çıkıp ona aynı müzikten hoşlandığını söylese değil korkmak havalara uçabilirdi aynı pencereden benzer bakış açısına sahip olduğu için karşındakiyle.Olası bir dost figürü bir pazar günü kapısını çalmıştı.
'Salı günleri şu radyodaki o programı hiç kaçırmıyorsunuz dikkatimden kaçmadı!'
'İçeri girmez misin?Çay yapmıştım.' dedi.
İçeri girdi,kapı kapandı,yağmur yağıyordu.
'Off neler saçmalıyorum ben' diye elindeki bezi hızlıca fırlattı.Sanki evde bangır bangır müzik çalmıyormuş gibi çoraplarıyla ayaklarının ucuna basarak kapıya yanaştı,pat diye açıcak değildi ya delikten baktı.O da nesi?Kapıda genç bir kız.
'oh be!' diye nefes verdi bir an yine kafasındaki bütün istatistikleri çarklar şeklinde ilerletip bir kızın pazar günü başka bir kızı öldürme oranının çok yerlerde seyirinden cesaretle pat diye kapıyı açtı.Hop kilitli.Çatır çutur tangır tungur.Vücut içeride kafa dışarıda.
Kapıda kendi yaşlarında bir kız.Sarı uzun saçlı aynı ona benziyor.Uzun boylu,inceden bi tip,sevimlice.
'Dobry den?' (good day veya hello gibisinden) dedi.
'Dobry den!'den sonra İngilizce konuşmaya başladı ama zaten her üçümüzün de ana ve rahat olduğu dil bu olmadığı ve kız (hikayeyi anlatan ben dahil) hayatı kendi dilinden algıladığı için geri kalan diyaloğu kendi dilimde aktarıcam.
'Evde oturuyordum artık daha fazla durmak istemedim.Müziğinizi duyuyorum çoğu zaman'
'Oh çok özür dilerim sesi çok açık değildi ya?'
'Yo yo telaşlanmayın.Onun için gelmedim.Tam aksine! Bu çalan şarkıyı duydum da.. Siz de mi bu müziği çok seviyosunuz?Esasen geçen gün şunu dinlediğinizi de duymuştum!Peki şunun şu albümü nasıl sizce?Ya şu şarkı?Şu konserde bulunmuş muydunuz?Geçen ay burdaydılar' gibi paldır küldür bir diyaloğun içinde buluverdi kendini.
Çok gelişmiş beyninde ki hiç kimseninkinden farkı olmayan yapısının arka tarafta düşünceler birbiriyle yarışıyordu. 'Şii bu kız sapık mı?Deli mi?Ne diye sürekli beni dinlemiş durmuş bunca zaman?Alo kapa kızım kapıyı kapa kapa kapa kapa kapa!' diyen ses ona ait değildi.
Ah ya annesi hiç öğretmemişti ki bunları ona.Kendini korumak,birinden şüphelenmek,kapalı kapılar ardında kapalı yaşamak,hırsızdır,tecavüzcüdür bilumum tü kaka karakterden tırsmak,çocukken 'öcü',büyürken 'baba',okuldayken 'müdür',iş yerinde 'insan kaynakları departmanı' ile 'Cızz' denmemişti.Saf küçük bir kız gibi kalabilmişti sanıyorum ki bu sebeple.
Öte yandan ne vardı başka onu daha çok sevindiren,motive eden,yere yapıştırıp göğe çıkartan müzğin kendi kimyasından başka?Birisi çıkıp ona aynı müzikten hoşlandığını söylese değil korkmak havalara uçabilirdi aynı pencereden benzer bakış açısına sahip olduğu için karşındakiyle.Olası bir dost figürü bir pazar günü kapısını çalmıştı.
'Salı günleri şu radyodaki o programı hiç kaçırmıyorsunuz dikkatimden kaçmadı!'
'İçeri girmez misin?Çay yapmıştım.' dedi.
İçeri girdi,kapı kapandı,yağmur yağıyordu.
etiketler:
hayali arkadaş,
müzik zevki,
paranoyaklık,
pazar günü,
saf,
tembel
Saturday, 25 September 2010
Dağılın bakiim silkelenin ve de kendinize gelin...
bu şarkıyı ben de çok severim..new york'tan canlı kayıtmış..
yalnız bu video'da beni rahatsız eden bir başlangıç var,rahatsız etmek sert bir kelime gibi kaldı ama neyse..
bu şarkının sözlerine bakarsak demek ki bir konser alanı dolusu seyirci de bir isyan söz konusu,sözlerini deşifre edeyim de tam olsun..
'nasıl ya kimse görmüyo mu savaş içindeyiz,hiç yolumuzu bulamadık'
wohooooooooo alkışlar kopuyo
'onlar ne derse desin..Peki ben nasıl böyle yanlış hissediyorum biri bana sölsin'
wohoooooo
'fırtına!sabahın ışığında (işte burda bir erkek sesi horoz gibi ses çıkarıyor) çok karanlığım,diycek hiç bir şeyim yok kendime bile donuk vaziyetteyim'..
Depresyondasın besbelli..yazıklar olsun bunca insan demek ki karalar bağlamış kaosun içinde debelenip duruyor..
Portishead - Roads
yalnız bu video'da beni rahatsız eden bir başlangıç var,rahatsız etmek sert bir kelime gibi kaldı ama neyse..
bu şarkının sözlerine bakarsak demek ki bir konser alanı dolusu seyirci de bir isyan söz konusu,sözlerini deşifre edeyim de tam olsun..
'nasıl ya kimse görmüyo mu savaş içindeyiz,hiç yolumuzu bulamadık'
wohooooooooo alkışlar kopuyo
'onlar ne derse desin..Peki ben nasıl böyle yanlış hissediyorum biri bana sölsin'
wohoooooo
'fırtına!sabahın ışığında (işte burda bir erkek sesi horoz gibi ses çıkarıyor) çok karanlığım,diycek hiç bir şeyim yok kendime bile donuk vaziyetteyim'..
Depresyondasın besbelli..yazıklar olsun bunca insan demek ki karalar bağlamış kaosun içinde debelenip duruyor..
Portishead - Roads
Tuesday, 21 September 2010
Sunday, 19 September 2010
Love me two times baby!
bazen neden hayatımın filmlerdeki gibi olmadığını merak ediyorum..en iyisi filmin sonuna kadar bekleyip görelim..
yine de yani neden olmasın..bir gün plajda yürürken dünyanın en tatlı serseri rock starı (ki onu çekici kılan bitmek bitmeyen iç çatışmaları,dünyayla kavga edişi sırasından dışarıdan cool gözükmesi belki de) tarafından evime kadar takip edilsem,biraz deli halleri içinde (çünkü ağaçtan tırmanıp katıma gelmiş) bana takip ettiğini söylemiş,neden diye sorduğumda 'you are the one' demiş,öpmüş olsa neden olmasın ki?
nietzsche said 'all great things must first wear terrifying and monstrous masks in order to inscribe themselves on the hearts of humanity'
çok fazla niçe okunmamalı tarafındayım.tokatlıyor sizi aykırı herif!
william blake ne demiş peki de bu grubun ismine ilham kaynağı olmuş :
'when the doors of perception are cleansed,everything would appear as they are..'

yaratılıştan kaçmanın veya ona koşarak ulaşmanın en kolay yollarından birisidir jim'in çokça başvurduğu bu yol,acid..hayatı ve gözünle gördüklerini algılamanda devrim yaratıyor..bu sayede algının kapıları açılıyor ve nesneler,kişiler,herşey esas olduğu hali ile görünmeye başlıyor artık..akışkan ve başka..
evet herşey güzel başlar…come on baby light my fire..yeah do it..break on through to the other side..oh jezuz..gençlik ne güzel şey..Özgür olmak..
gençler..evren'i anlamakta ve hissettmekteler Jim 'Deadly..All the history of the world is on its scales.All people,all actions…We're all just little pictures on its scales.',grubun klavyecisi Ray; evrenin mükemmel bir şekilde faaliyette olup fakat kendisini içine hapsolmuş gibi hissettiğini,diğeri acı içinde diğeri de lizard king olduğunu zikrediyor.alınan bu kimyasallar insanın içini dışına çıkarıyor..neysen o..
'this is the end beautiful friend..this is the end my only friend..kill the father!fuck the mother!' derken o artık kendinde değil..bambaşka bir alemde..asidin ve başka uyuşturucuların, şöhretin getirdiği tatlı bağımlılığa karışıyor..artık sahnede devleşen bu genç,kendini kral sanıp,kaybediyor yine..
ve Newy York..1967'deyiz..Binler hayranı..ama yin de 'people are strange when you are stranger people look ugly when you are down'
Vietnam..son hızıyla orada..Bombalar düşüyor..Amerika çiçek dünyası içinde uyşturuluyor,bir yanda bombalar düşüyor,bir yanda çiçek çocuklar açıyor..Sene 1967..Andy Warhol ile bile tanıştırılıyor.
'I believe in a long prolonged derangement of the senses to attain the unknown.Although I live in the subconscious, our pale reason hides the infinite from us.
Sahneden polise laf sokarken konser yarıda kesiliyo,tutuklanıyor..

(bu arada bu resimdeki kalabalığa şaştım doğrusu!nereye bakıyosunuz napiyosunuz?bi şaşırın bi tepki verin..maloş gibi duruyosunuz!)
'Let's just say I was testing the bounds of reality. That's all.I was curious.I kind of always preferred to be hated,like erich von stream in the movies..The man you love to hate.It was meant to be ironic..like courage wants to laugh.An essentially stupid situation.I go out on the stage and howl for people.ın me they see exactly what they want t see.Some say lizard king,whatever that means.Or some black-clad leather demon,whatever that means.But really,I think of myself as a sensitive,intelligent human being..but with the soul of a clown always forces me to blow it at the most crucial moments.I'm a fake hero..A joke that god's played on me.'
Love me two times..
Sonrası karışık,hatları karışmış.Fazla asitten söyleyemez,sahnede ayakta duramaz,çalamaz,albüm kaydı yapamaz olmuş..En son konserlerinde seyirciye penisini göstermek isterken ortalık karışıyor..Jim çoktan broke through to the other side..Ciddi ciddi yargılanıyor..Ceza alıyor.Paris'e taşınıyor..

Pam!! tatlı Pam ise her şart altında orada..tripte,çiçek çocukken,serseri bir pislikken,aldatılırken ve de ilahlaşırken hep 'the one' ..her şeye rağmen jim'in gözlerine acizce bakan ve 'what do you want me to do baby!' diyen the one..kendisini dolaba kapatıp,evi ateşe veren adamın yanında olan Pam..
Paris'te bir küvette cansız bedeniyle oracıkta yatarken iç çeken de o.
Ben ise Pére LAchaise'de ziyaretine gittiğimde keyfi yerindeydi..artık asid kullanmadığından pek çok ünlü arkadaşlarıyla beraber hoşça vakit geçirdiğinden hatta gerorge bizet,oscar wilde,balzac,amet kaya,marcel proust ile arada lafladıklarından bile bahsetmişti.
'They're waiting to take us into the severed garden.You know how pale and wanton thrillful comes death in strange hour unannounced,unplanned for,like a scaring,over friendly guest you've brought to bed.Death makes angels of us all and gives us wings where we have shoulders smooth as ravens' claws.
No more money,
No more fancy dress,
This other kingdom seems by far the best,until its other jaw reveals incest and loose obedience to a vegetable law.I will not go.I prefer a feast of friends to a giant family.'
Jim 27 yaşındayken onca kimyasala kalbi dayanamıyor ve hayata veda ediyor.Merak edilen şey hep isediği gibi 'acı gidip mutluluğu beraberinde getirmiş miydi ölüm?Bunu ancak biz de yüzleşince öğrenebileceğiz.
Pam is onu 3 sene sonra yakaladı olduğu yerde..
yine de yani neden olmasın..bir gün plajda yürürken dünyanın en tatlı serseri rock starı (ki onu çekici kılan bitmek bitmeyen iç çatışmaları,dünyayla kavga edişi sırasından dışarıdan cool gözükmesi belki de) tarafından evime kadar takip edilsem,biraz deli halleri içinde (çünkü ağaçtan tırmanıp katıma gelmiş) bana takip ettiğini söylemiş,neden diye sorduğumda 'you are the one' demiş,öpmüş olsa neden olmasın ki?
nietzsche said 'all great things must first wear terrifying and monstrous masks in order to inscribe themselves on the hearts of humanity'
çok fazla niçe okunmamalı tarafındayım.tokatlıyor sizi aykırı herif!
william blake ne demiş peki de bu grubun ismine ilham kaynağı olmuş :
'when the doors of perception are cleansed,everything would appear as they are..'

yaratılıştan kaçmanın veya ona koşarak ulaşmanın en kolay yollarından birisidir jim'in çokça başvurduğu bu yol,acid..hayatı ve gözünle gördüklerini algılamanda devrim yaratıyor..bu sayede algının kapıları açılıyor ve nesneler,kişiler,herşey esas olduğu hali ile görünmeye başlıyor artık..akışkan ve başka..
evet herşey güzel başlar…come on baby light my fire..yeah do it..break on through to the other side..oh jezuz..gençlik ne güzel şey..Özgür olmak..
gençler..evren'i anlamakta ve hissettmekteler Jim 'Deadly..All the history of the world is on its scales.All people,all actions…We're all just little pictures on its scales.',grubun klavyecisi Ray; evrenin mükemmel bir şekilde faaliyette olup fakat kendisini içine hapsolmuş gibi hissettiğini,diğeri acı içinde diğeri de lizard king olduğunu zikrediyor.alınan bu kimyasallar insanın içini dışına çıkarıyor..neysen o..
'this is the end beautiful friend..this is the end my only friend..kill the father!fuck the mother!' derken o artık kendinde değil..bambaşka bir alemde..asidin ve başka uyuşturucuların, şöhretin getirdiği tatlı bağımlılığa karışıyor..artık sahnede devleşen bu genç,kendini kral sanıp,kaybediyor yine..
ve Newy York..1967'deyiz..Binler hayranı..ama yin de 'people are strange when you are stranger people look ugly when you are down'
Vietnam..son hızıyla orada..Bombalar düşüyor..Amerika çiçek dünyası içinde uyşturuluyor,bir yanda bombalar düşüyor,bir yanda çiçek çocuklar açıyor..Sene 1967..Andy Warhol ile bile tanıştırılıyor.
'I believe in a long prolonged derangement of the senses to attain the unknown.Although I live in the subconscious, our pale reason hides the infinite from us.
Sahneden polise laf sokarken konser yarıda kesiliyo,tutuklanıyor..

(bu arada bu resimdeki kalabalığa şaştım doğrusu!nereye bakıyosunuz napiyosunuz?bi şaşırın bi tepki verin..maloş gibi duruyosunuz!)
'Let's just say I was testing the bounds of reality. That's all.I was curious.I kind of always preferred to be hated,like erich von stream in the movies..The man you love to hate.It was meant to be ironic..like courage wants to laugh.An essentially stupid situation.I go out on the stage and howl for people.ın me they see exactly what they want t see.Some say lizard king,whatever that means.Or some black-clad leather demon,whatever that means.But really,I think of myself as a sensitive,intelligent human being..but with the soul of a clown always forces me to blow it at the most crucial moments.I'm a fake hero..A joke that god's played on me.'
Love me two times..
Sonrası karışık,hatları karışmış.Fazla asitten söyleyemez,sahnede ayakta duramaz,çalamaz,albüm kaydı yapamaz olmuş..En son konserlerinde seyirciye penisini göstermek isterken ortalık karışıyor..Jim çoktan broke through to the other side..Ciddi ciddi yargılanıyor..Ceza alıyor.Paris'e taşınıyor..

Pam!! tatlı Pam ise her şart altında orada..tripte,çiçek çocukken,serseri bir pislikken,aldatılırken ve de ilahlaşırken hep 'the one' ..her şeye rağmen jim'in gözlerine acizce bakan ve 'what do you want me to do baby!' diyen the one..kendisini dolaba kapatıp,evi ateşe veren adamın yanında olan Pam..
Paris'te bir küvette cansız bedeniyle oracıkta yatarken iç çeken de o.
Ben ise Pére LAchaise'de ziyaretine gittiğimde keyfi yerindeydi..artık asid kullanmadığından pek çok ünlü arkadaşlarıyla beraber hoşça vakit geçirdiğinden hatta gerorge bizet,oscar wilde,balzac,amet kaya,marcel proust ile arada lafladıklarından bile bahsetmişti.
'They're waiting to take us into the severed garden.You know how pale and wanton thrillful comes death in strange hour unannounced,unplanned for,like a scaring,over friendly guest you've brought to bed.Death makes angels of us all and gives us wings where we have shoulders smooth as ravens' claws.
No more money,
No more fancy dress,
This other kingdom seems by far the best,until its other jaw reveals incest and loose obedience to a vegetable law.I will not go.I prefer a feast of friends to a giant family.'
Jim 27 yaşındayken onca kimyasala kalbi dayanamıyor ve hayata veda ediyor.Merak edilen şey hep isediği gibi 'acı gidip mutluluğu beraberinde getirmiş miydi ölüm?Bunu ancak biz de yüzleşince öğrenebileceğiz.
Pam is onu 3 sene sonra yakaladı olduğu yerde..
Saturday, 18 September 2010
can yücel
…
Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için;
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın basını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuğu.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında âşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi, şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi, kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI
Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için;
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın basını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuğu.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında âşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi, şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi, kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI
Tool - Schism
i love the drums!!!!!
hastalıklı bence bunu yaratanlar..nerde hangi kafayla yazıyosunuz bunları,çiziyosunuz anlamıyorum ki..highken izleyince bi şekil oluyo da başkaları anlamaz ki bunu güzel kardeşim..
hastalıklı bence bunu yaratanlar..nerde hangi kafayla yazıyosunuz bunları,çiziyosunuz anlamıyorum ki..highken izleyince bi şekil oluyo da başkaları anlamaz ki bunu güzel kardeşim..
Modern İlişkiler,Manhattan,Bugün

bu güne kadar 3 woody allen filmi izledim.Sırayla;
Vicky Cristina Barcelona
Annie Hall
Manhattan
3 ünü de sevdim.Film eleştirmeni deilsem de gördüklerimi ve üzerimdeki etkisini açıklamak istedim biraz.
Modern dünyanın kadın erkek ilişkileri üzerine kafa yormayı seviyor anlaşılan allen,ayna tutuyor da denebilir belki de..
Temelde filmlerinde görülen ilişkiler yadırganıcak türden değil çünkü kendinizi Annie Hall'da görebilir,Vicky Cristina'da net bulabilir (I don't know what I want but I know what I don't want),Manhattan'daki gibi ilişkileri de çevrenizde görüp duyabilirsiniz.
Manhattan’a gelince..Sene 1979'da çekilmiş…
‘Chapter One:"He adored New York City.He idolised it all out of proportion. " diye başlıyor kitabının ilk satırlarını oluşturmaya çalışıyor,her zamanki gibi New York hayranlığını bir şekilde yansıtıyor,siyah-beyaz fonda New York’un kalabalık caddelerini,insanlarını,trafiğini ve tabi Manahattan Köprüsü’nü görüyoruz.

5 ana karakter etrafında dönüyor hikaye.
..Spoiler’lı karakterler..
-Uzun yıllardır evli olan bir çift,aldatan bir koca..
-Hiç bir şeyden haberi olamayan bir eş.
Evlilikten her defasında soğutan aynalardan birisi.Kocasına sorsanız karısını seviyor ama diğer kadınlarda da onu çeken hep birşeylerin olduğunu söylüyor.
-Isaac (Woody),17 yaşında bir kızla takılıyor, babası yaşında olduğunu hatta babasını dövebilecek yaşta olduğunu söylüyor,hem takılıyor hem de ‘sen daha çocuksun’ diye sanki bir suçu varmış gibi hissettiriyor kıza.
Bence kız çok tatlı özellikle ses tonu..Mimikleri de çok olması gerekitği gibi.Kendinden büyüklerle gezen,ne yapması gerektiğini çok da bilemeyen ve de bir miktar hep sevgilisini onaylayan,ona bişey katmaktan ziyade uydusu gibi yanında dolanan bir hali var.

-Sonradan aldatmaya konu olan kadın Mary (Diane Keaton,daha önce Annie Hall’da izlediğim) Woody’nin kız arkadaşı oluyor bir süre.Bunu sağlayan da aldatan konumundaki eş.’Neden Mary ile çıkmıyorsun senden hoşlandığını söyledi!’
Mary tekrar aldatan eşe dönüyor,karı-koca boşanıyor.

Woody ise bu sırada Mary için 17’lik kızı terk etmişti..O da terk edilip boşta kalınca bencilce lolitaya koşuyo.Hatta kız kendi hayatına yön çizmek için Londra’ya okumaya gidiyorken son derece bencilce onu bu yoldan çevirmek istiyor.
Diyeceğim o ki:Saf bir şekilde bütün ilişkiler ‘ilkel amaç’ etrafında dönüp duruyor.Derinlik yok,sığlarda seyir...net bir şekilde görebiliyorsunuz bunu.
Filmin önemli sahnelerinden birinde Woody aynı zamanda kitap yazmaya çalışıyor.Kısa bir hikayenin konusunu oluşturmaya çalışırken şunları sıralıyor Isaac karakteri ki ;
“People in Manhattan are constantly creating these real unnecessary neurotic problems for themselves that keep them from dealing with more terrifying unsolvable problems about the universe.”
Bu bana oldukça tanıdık geldi.Bir anda siyah-beyaz çekilmiş bu filmden çıktı ve yanıma oturuverdi.Size de tanıdık geliyor mu?
Belki gençlikte olan budur..belki en büyük şehirlerde kendimizi 'real unnecessary neurotic' problemlerle boğuşturmyayı seviyoruzdur,belki de esas resmi görmekten kaçınıyoruzdur.Ne varsa perdenin arkasında yüzleşmek istemiyoruzdur.Kolay olanı (neyse o bilmiyorum) onu seçmek istemiyoruzdur.Sanırım ben de çabalamayı,tabirle çamurda yuvarlanmayı,dövüşmeyi seviyorum.Bu cümleyi o sebeple tarihin tozlu sahnelerinden çıkartıp önüme koymak istedim.'woody de diyor manhattan'da sene 79'ken ilişkiler böyle imiş sene 2010 kimileri hiç değişmemiş...'
Thursday, 16 September 2010
ne çay içermisiz!

Türkiye’de her gün 245 milyon bardak çay tüketiliyor. Kişi başına tüketim yılda 1250 bardağı buluyor.
Dunya çay pazarı 18 milyar dolara ulaştı.
Dünya çay tüketiminin yüzde 97’si siyah, yüzde 3’ü yeşil çaydan oluşuyor.
Dünyada 30 ülkede çay yetiştiriliyor. Toplam üretimin yüzde 80’i Asya’da.
Türkiye’de çay sektörü 213 bin ton üretimle 2.25 milyar TL’lik hacim ulaşıyor.
Türkiye dünyanın en büyük 5’inci çay üreticisi. Dünya üretiminin yaklaşık yüzde 6’sını karşılıyor.
Pazarın yüzde 38’ini 80 bin tonla ev dışı tüketim, yüzde 62’sini 133 bin tonla perakende oluşturuyor.
Bitki ve meyve çayları 729 tonla pazardan yüzde 1 pay alıyor.
Türkiye’de günlük 245 milyon bardak çay tüketiliyor. Kişi başına düşen yıllık çay tüketimi ise 3 kilo.
Türkiye’de 200 bin çay üreticisi ve 300’e yakın işleme-paketleme tesisi bulunuyor.
Türkiye’de toplam 758 bin dekar alanda çay tarımı yapılıyor.
Monday, 13 September 2010
Konserde hacı olmak
of of kadar seviniyorum ki güzel müzik yaratıcıları yaşıyo ben de dinleyip mest oluyorum diye..hele ki canlı performansları bunların?
Çok şükür şu zamana kadar kimleri kimleri izledim sahnede..
Neyse inanilir gibi degil..o konserle ilgili anilarim hala cok canli..
Kac sene onceydi diye dusundum,bulamadim,bir baktim 1 hafta önce 3 sene olmuş.2007'nin 7 eylülü.
Canim Istanbul Boğaz`nin en guzel yerine kelebek gibi konmuş Kuruçeşme Arena`daydik.Tool konseriydi..
Yaz gecesiydi..arka yanda köprü,esen tatlı bir boğaz rüzgarı..
Binler toplanmis,hepimiz adeta sahneye kitlenmiştik.
Alex Gray`in (işlerine bir göz atmanızı tavsiye ederim) görsel,maynard`in ezgisel dehasi ile a-de-ta kendimizden geciyorduk.
ben mesela görsellere dalıp çıkamıyordum,oldukça arkadan eşlik etmeme rağmen sanki oracıktaydım.renkler,şekiller birbirine girip çıktıkça başka bir olguyu anlatıyor veya andırıyodu..
parca parca ustune eklenikce kalabaligin ayaklari yere degmiyordu.yine gözler kapanıp müziğin kendisi olunuyordu zaman zaman..
jambi
ions intro
stinkfist(ext)
46&2
schism(ext)
lost keys
rosetta stoned
flood
lateralus(danny solo)
vicarious
aenima
Cok net hatirliyorum ağzim bir karış açık,gözlerim görsel sölen! etkisiyle boş boş sağa sola bakiyodum.
`grup bizi aldi,yükseltti yükseltti yükseltti,konser bitimi yere firlatti`. demiştim.
Iste aynen benim gibi hala hipnozda olan bir arkadasim `Haci olduk!` demisti.
en sevdiğim tool parçalarından saadece birisi..
We barely remember who or what came before this precious moment,
We are choosing to be here right now. Hold on, stay inside
This holy reality, this holy experience.
Choosing to be here in
This body. This body holding me. Be my reminder here that I am not alone in
This body, this body holding me, feeling eternal
All this pain is an illusion.
Alive, I
In this holy reality, in this holy experience. Choosing to be here in
This body. This body holding me. Be my reminder here that I am not alone in
This body, this body holding me, feeling eternal
All this pain is an illusion.
Twirling round with this familiar parabol.
Spinning, weaving round each new experience.
Recognize this as a holy gift and celebrate this chance to be alive and breathing.
This body holding me reminds me of my own mortality.
Embrace this moment. Remember. we are eternal.
All this pain is an illusion.
Thursday, 9 September 2010
amacımı açıklıyoruuuum!

esasen bu blogu açtığımda adı ilk 'The Rootless Traveller'dı.
gezerken kendimi aynen öyle hissettiğim için uygun görmüştüm..hiç bir yere ait hissetmiyordum kendimi,nereye gitsem oralı oluvermenin (fiziksel olarak bukalemun gibi bişeyim sanırım) yanı sıra hemen ordan ayrılabiliyordum da..
esasen değişen bir şey yok fakat daha yerleşik bir yaşantım var son 1 senedir o sebeple sağa sola giydirmeler yaptığım için 'ileri geri konuşma köşesi' yaptım..
herneyse diyceim o ki amacımı buraya yazayım da hem kendim unutmiyim hem de okudukça gerçekleştirmek için bir heyecan gelsin :)
6 ay..
Koca 2 kıta ve adalar..
İlk turumun adı 'Grand Asia Tour'..asya'da aklınıza neresi geliyosa..çin,vietnam,laos,kamboçya,tayland,endonezya,avustralya,vb..
Gezicem ve o zaman daha anlamlı günlüker tutucam ve belki de bastırıcam bu defa..yani okunsun okunmasın..bunu yapmak istiyorum..
2. 6 ay..
Koca 1 kıta ve adalar..
İkinci turumun adı da ne olsun 'Great Latin America Tour' olsun..Güney Amerika'da ne kadar ülke ve ada varsa bir bir gezicem..ve de aynen düzenli günlükler tutucam,fotoğraflarıma daha özen göstericem ve de bunu da basıcam :)
İki turda da yalnız geziyorum..en güzeli..en verimlisi...
Bütçe:Asya için aşağı yukarı 5.000Euro düşünüyorum..Diğeri için de bir o kadar gerekir sanırım..3 aşşağı 5 yukarı..
Hatta bugünün bayram olması sebebiyle çocukluğumuzun unutulmaz ismi barış manço'nun şarkısı bir ilham verdi..daha doğrusu barış manço'nun kendisi..gezilerimin temasını 'Çocuk' yapabilirim..dünyadaki çocuklara dikkat çekerim..yapılmış veya orjinal bir proje olması umrumda değil..
Şimdiki hedefim bu geziler için paraları kumbaralara doldurmak :)
Söz veriyorum kendime..
Sevgiler,
Köksüz Gezgin Pınar
Sunday, 5 September 2010
soundtrack'ler
müzisyen olsaydım kesin bir kere hayatımda güzel bir filmin soundtrackini yapmak isterdim..çok güzel soundtrackler dinliyorum..ne gücel...
Saturday, 4 September 2010
Nefes kesici...
İşte bundan bahsediyorum.saçımı başımı yolucam!
Herkes uğruna hayatın bütün enerjisini harcayabileceği şeyi yapsın..
'belki zengin olmiycam hiç bir zaman ama hep sevdiğim işi yaptım' diyebilmeli..
Bu tokat bana da geliyor..
Monday, 30 August 2010
Pulp Fiction

Burdan 3 ile 5 kisiye ulasiyorsak sormak istiyorum nazikce.Hatta bir kamuoyu yoklamasi yapasim var.Kendime de soruyorum neden sevdim acaba?
Nedir bu Pulp Fiction sevdasi?Onu IMDB`de halk oylamasi ile 6. siraya oturtan.
Belki zamanina gore degerlendirmek gerekiyor.O yillarda boyle bir film yoktu.hi?
Tamam! Koca koca oyuncular var severek izledigimiz,rol yapmak icin dogmus.Kimler?
John Travolta . `Burn after Reading`de nasil Brad Pitt filmin ortasinda `NE?!` dedirtircesine ölmüştü.Travolta`da bu filmde benzer bir şekilde vuruluyor.Hep wc zevkinde okudugu `ucuz roman` ini bitirmis,cikisinda bruce amca ile burun burune gelmis bogrune yemisti kursuncuklari.Bu arada filmlerin bu yonlerine bayiliyorum.Tavuk oldurur gibi insan oldurmek ne kolay,kimse uzulmuyor,sasirmiyor,her sey normal,kontrol altinda.
Samuel L. Jackson. Bakiyorum da 130 kudur filme imzasini atmis.Oyunculugu gercekten doyurucu.Izlediginiz zaman hic bir iticilik,olmamislik bulamayacaginiz prof bir aktor.
Bruce Willis . Ne denebilir ki?Rol yapmak icin dogmamissa cool olmak icin dogmustur En cok nerde sevdik?Ben diyim Die Hard siz deyin 5th Element (burda dunyanin en guzel kizi oldugunu iddia ettigim Milla ile)
Marsellus (Ving Rhames):In the fifth, your ass goes down. Say it.
Butch (Bruce): In the fifth, my ass goes down
Haha sonra kiminkinin neye ugradigini goruyoruz
Uma Thurman.Ayak fetisisti olmasinin da etkisiyle Tarantino`nun gozdesi,biricigi.Bu filmde kedi kadin rolunu iyice ustlenmis,Jack Rabbit Slim`s sahnesindeki dans performanslari ile filmin uzerinden 16 yil gecmesine ragmen bugun bile hala diskolarda ayni haraketler yapilmasina on ayak olmustur.Kolaydir:Hani parmanklarinizi yatay baris isareti yapip gozlerinizin onunden birer birer gecirirsiniz,o iste.
Mia (Uma): I do believe Marsellus Wallace, my husband, your boss, told you to take ME out and do WHATEVER I WANTED. Now I wanna dance, I wanna win. I want that trophy, so dance good.
Catlak bir yonetmen biliyoruz..Simdi 9 yasindaki bir cocuga da sorsan kim yonetti Pulp Fiction`i Kill bill`i desen bilir.Kendisi de oynuyor her filminde silik bir rol de olsa.
Hikayenin kurgusu zamanina gore degerlendirirsek hos.
Honey Bunny: I love you, Pumpkin.
Pumpkin: I love you, Honey Bunny.
Pumpkin: [Masaya cikar silahla ve] All right, everybody be cool, this is a robbery!
Honey Bunny: (yillardir ba-yi-la-rak dinledigim vahsi,kufurlu sesiyle!!)Any of you fucking pricks move, and I'll execute every motherfucking last one of ya!
Hatta paylasmadan edemiycem sanirim..
Tamam!Yillardir dinleye dinleye eskitemedigim bir soundtrack.16 yil once kaset ve walkmann teknolojisiyle aldigim tadi simdi ipod`umdan alamiyorum desem?
Peki bize ne vermis olabilir bu film?
Ogreneceklerimiz:
-Siz de O.D (her ne ise o) cekerseniz burnunuzdan,agzinizdan boza kivaminda mukus bi tarafinizdan da kan akar dikkat edin.uyusturuculer tu kaka zaten.
-Amerikalilar o yillarda patateslerini mayoneze bandirmiyorlarmis.
-Pis islerde calismayin.Mucizeler de olsa bir gun bogrunuzden vurulacaginiz buyuk olasi.En iyi siz de Incilokuyup,sure ezberleyin,tez zamanda kendinizi emekli edin.
-Ne kadar kotu karakter olsaniz da bazen iyi de olun.Izleyenler size sempati duysun.Onlarca insani oldurup sonra 2 soyguncunun cebine para bile koyun.Uslu olun.
Hem kahvalti sahnesi biraz ittirmeydi.Gereksiz uzundu. 2. kere Eizekel`i dinledik.Ilki cok enerjikti,daha iyiydi. O da su:
-Once kotuluk sonra iyilik yaparsaniz ayni oranda `-We are cool? –Yeah we are cool` olabiliriz.
Evet honey bunnyler nedir bu filmi kült yapan sizce?
Sunday, 29 August 2010
Hayran olmak üzerine giydirmeler ve bir öneri
Bu çocuklarla OpenAir Festival'inde tanıştım.Bu defa sahnede değil yerde.
Hep söylüyorum 'yalnızlık krallıktır!'
Yine böyle bir haftasonunda krallığımda yaşarken tanıştığım yerel halktan birisi (high air quiality satıyordu minik karavanında) ingilizcesinin azlığından veya başka bir yanlış anlaşmadan 'kasabian burdaydı konser bitimi buraya gelmeye söz verdiler' dedi.
'hadi ya' demiştim.Gelen Kissaway'cilerdi.Gerçi Kasabian'lar da gelse Roger Waters (konserde mutluluktan hüngür şakır olan ben olmama karşın) da gelse bende bir türlü vücut bulamayan 'hayran olma duygusu' sayesinde etki ve ilgi alanıma girmezlerdi.
Evet sahiden sonunda geldi çocuklar. Çocuk diyorum gerçekten çocuklar.
Yaşları bence 18-23 arası değişiyordur,bi tanesi 30muş..Çok kuzeyli insanı yaşını soğukla harmanlayıp saklıyor anlaşılan,danimarkalı bir grup.
Aynı mekanda çek bir kızanın 'oo imzanı almalıyım,fotoğraf çektirmeliyim,öpmeliyim yok yok kucağına oturmalıyım' nidaları ortama haraket getirmişti.Esasen bu enerji yükselmesi fena olmadı masada,hep beraber gülüyorduk.
-Peki nedir bu hayranlık denen şey?Pazar sorularıma bir yenisini daha ekliyorum,cevabı da yapıştırıyorum 'Saçmalık!'
Hayran duyan kişi ünlüsünü üste koyup , ona aşağıdan bakmayı sever.Nedense bu hoşuna gider.Oysa kendinden tek farkı öyle güzel işler çıkartamıyor oluşudur.
Yaratım çekicidir kabul ediyorum.Ama saygı duymak başka ağzının suyu akması başka.
Şudur belki de sebebi milyonlarca hayranı bulunması icracının , hayran kişisinin kafasında 'herkes onu seviyo vardır bi numara' demesidir.Herkes seviyorsa ben bir adım öne geçmeli ondan imza almalı,öpmeli,kucağına oturmalı,fotoğraf çektirmeli eğer yapabiliyorsam evine gitmeli fanfinifinfon , yeterince iyi olursam sevgilisi olabilirim' gibi temalar…
Sen dinle müziğini,dansını et,şarkına eşlik et,gül,ağla,duygulan.Nemenem bişeysin canım hayran kişisi?
Neyse çocuklara dönüyorum.
Hangi hallerde olan ben sorudum 'Kaç yaşındasın sen? Okuyo musun? Kaça gidiyosun?' (hehe biri beni durdursun)
Bıdık davulcu yanıtladı '23.'
'Ne iş yapıyosun?' dedim.'I make music' dedi. 'Tamam anladım da yaşamak için ne yapıyorsun' dedim festival alanından Prag'a dönerken 'Music' dedi.
'I respect' dedim..Hakkatten de öyle.Çok taktir ediyorum böyle insanları.Daha genç yaşında ne istediğini bulmuş,peşinden dünyayı geziyor afferim!.Yaz başından beri 100 konsere imza attık cümlesini hayal meyal hatırlıyorum.
'I played to 10 thousands' dedi.
Yine hangi hayallerde olan bende nedense 'inanmama' teması hakimdi gereksiz de olsa.
'Bana bilgiyle değil belgeyle gelin tatlişlerim'
Önce bir takım kartlar verdi.Kredi kartı şeklinde üzerinde isimleri ve de birer seri numarası var.'
Bunları al,arkadaşlarına da verirsin,müziğimizi indirmek için' dedi.
Sonra da son cd'lerini çıkardı,aracın müzikçalarında artık grupça dönüyorlardı.
'Sleep Mountain' adını taşıyor ve 12 parçadan oluşuyor.Toplamda 3 albüm ve 4 single'ları bulunuyor.
'O parçayı aç' dedi davulbaz,açıldı.Gecenin karanlığında omzumda pata pata 'o parça' çalınıyordu artık.
Bırak işte kız inanmazsa inanmasın.
'İnandın mı şimdi' dedi.'Hmmm güzelmiş' cevabı geldi kızdan.Gerçekten beyenmişti kız.
Onbinlere çalmak değil de hoşuma giden müzikle arkadaş edebilir birisi ama hayranı değil.
Diyeceğim o ki ;
Dinleyin bunları.Google'a The Kissaway Trail yazın.Soundları Joy Division,New Order'ın izinden geliyor sanki.İndie rock.İndie demek şu demek:
Indie rock is a genre of rock music that originated in the United Kingdom and the United States in the 1980s. It is rooted in earlier genres such as alternative rock, post-punk, and new wave. The term is often used to describe the means of production and distribution of independent underground music, as well as the style of music that was first associated with this means of production.[1] Indie rock artists are known for placing a premium on maintaining complete control of their music and careers, releasing albums on independent record labels (sometimes self-owned and operated) and relying on touring, word-of-mouth, airplay on independent or college radio stations and, in recent years, the Internet for promotion. Musicians classified as indie rock are typically signed to independent record labels, rather than major record labels, although there are many examples of indie musicians switching to major labels mid-career. This practice blurs the lines between indie and mainstream music and is often the subject of debate amongst fans. Indeed, some bands that have spent most of their careers on major labels are still occasionally referred to by the press as indie rock because of their sound or aesthetic.
Soğuk havalarda bir hikmet var sanırım.Kimbilir belki de soğuktan eve kapanıp sıkıntıdan yaratma ihtiyacı duyuyorlardır.Boşuna değil onca dev grup İngiltere'den koşuyor bize doğru.İyi de yapıyor!
29 ağustos 2010 prag
Saturday, 28 August 2010
neden sevdim seni ny?
oh la la!
Şimdi baş gibi şehir dc'den yaşasın ki döndüm,metrodayım.
Sanki şehrime,tanıdığım bildiğim bir yere dönüyormuşum gibi bir his var içimde,ne güzel..iyi ki gelmişim diyorum.
Saat 8:22..hala aydınlık,uzun yaz gecelerini yaşıyoruz.Yeniden New York!
Kris'i aradım..evde buluşalım dedi.27 dolarese bir haftalık daha metro bileti aldım.
Daha önce 'Neden sevdiğimi açıklıycam' demiştim..geliyor..
----
İşte bunu seviyorum! Hareketlilik,bi dünya aktivite..
Bu şehirde herkesin ihtiyacı olan olmayan bir çok aktivite mevcut.
Her an her yerde bir şeyler oluyor.O parkta konser,bu parkta ücretsiz film gösterimi,burda bir work shop (bu kelimeye de kılım ya neyse),dans gösterisi,toplaşma,ateş çevirmeler,breakdanslar,kaykaycılar,hoop çevirmeler,vb..
Müzelerde hep bir sirkülasyon..
Sonra denizi pardon okyanusu var..En geç 1 saatte okyanus kenarı kumsaldasın..keyfini sür..
---
İşte bunu seviyorum! Çeşitlikik..
Ey 77 millet nerdesin?Sanırım bu trendesin.
Sadece şu anda baktığımda göze çarpan manzarayı aktarıyorum:
Yanımda bu kadar siyah olur mu dedirten bir amca,uzun beyaz elbisesi ve de kafasına taktığı beyaz takkesinden her haliyle Müslüman olduğu bas bas duyulan..
Karşımda saçı tamamen örülüler familyasından kıpkırmızı t-shirtlü,fosforlu pembe ojeli zenci bir kız.
Onun yanında aynen benim gibi dünyanın her yerinden olabileceğine inanacağım düz bir erkek tipi.
Diğer zenci kızın yanında çekik gözlü bir abla,keltoş çocuk,şapkalı tarz bir adam,hem uzun boylu hem de şişko dev gibi bir siyahi,beyaz ten-tombul etli genç bir kız.
Şu tatarfta oturan her şeyiyle hint'li olduğu anlaşılan bir teyze..ten rengi,saçını toplayışı,kilosu..uzun parlak elbisesi bordo ve altın rengi,kafasında elbisesine uygun bir takke.yoksa paki mi bu teyze?
Diğer yandan Amerikalı ise geldiği yeri belirtmek isteyen,değilse kaldığı zamanlarda iyi vakit geçirdiğini hatırlamak ve görenlere anlatmak istermişcesine,her zaman ve her yerde karşıma çıkan,I Love dc,Miami,Brooklyn,bilmemne t-shirt,şapka,sweat shirtü giyen bir dünya insan.En popüleri NY'de bile 'I love NY' örnekleri.
Nereye gitse oralı oluveren..hindistan'da hintli,italya'da italyan,ispanya'da ispanyol,fransa'da fransız,amerika'da amerikalı çok şükür bukalemun tipi olan ben…
----
İşte bunu seviyorum! Aidiyetsizlik..
Kimse ama kimse buraya ait değil! Bunu bir şekilde hissettiriyor şehir,beni rahatça içine almasının ve heycanladırmasının en büyük sebebi bu.
Bir çok insan ülkesini,ailesini geride bırakıp burada bir işin başını tutmuş.Kimisi okuyor,sokakta yatıyor,yatmıyor da 30m2 evde bi dolu insanla beraber yaşıyor,fakirlik içinde sürünüyor,manhattan'da zenginlik içinde yüzüyor da dünya umrunda değil..veya dünya o kadar umrunda ki önce vejeteryan oluyor sonra da dünyayı kurtaran adam rolünü deniyor.
Yabancılık çekicek bir durum yok.Çevrene baktığında,insanlarla tanıştığında,burada yaşayanlarla konuştuğunda,herkes yabancı,içleştirme-dışlama diye bir his yok zira herkes iç-dış..kimse buranın esas elemanı,sahibi değil,sen de garip bi şekilde doğup büyümediğin fakat seni dışlamadan içine alan havasına kapılıorsun.
Prag'da ağzını açıp da 'Hello' dediğinde dış-sın.Zihinleri yabancı olanı pek almıyor,sevmiyor,sebebi her ne olursa olsun umrumda olduğundan söylemiyorum ama yine de hoş bir durum değil.
----
İşte bunu seviyorum! Özgürlük..En sevdiğim..
Kimse kimseye karışmıyor…
Evinde kaldığım arkadaşım hiç göstermese de 39 yaşlarındaki Benjamin 10 yıldır burda yaşıyor.NY'e taşınma veya bunca çileye (yaşam kolay değil) katlanma sebeplerinden birisinin kendini oldukça 'özgür' hissetmesi olduğunu söylemişti.Hiç bir şey için zorunluluk hissetmediğini,toplum baskısının yerlerde olduğunu bu sebeple rahat olduğundan bahsetmişti.
----
İşte böyle 20 milyon insan ayrı/aynı yöne doğru gidiyor.New York metrosu da onları bir yerden bir yere taşıyor.
Penn St'ten başlayan 14th St'e geçen ve Halsey'de bitecek olan L treni.Yine durdu,Jefforsan'da yeni yolcularını aldı.Çeşşit çeşit bir dünya insan daha bindi yorgun trene.
Ahenk ve uyum içinde,kaosun yarattığı denge ve dengesizliğin verdiği cümbüşle gezgin çantam ve ben usulca ilerliyoruz.
not: bahsi geçen şehir buna benziyor. http://www.pixelcase.com.au/vr/2009/newyork/
19 temmuz 2010 ny
Thursday, 26 August 2010
'kendimi durduracak değilim'
Sunday, 22 August 2010
Monday, 16 August 2010
Sunday, 15 August 2010
Monday, 9 August 2010
august
thats life..that's all people say..you are hard and high in august nite..but i know im gonna wait that tune..when you back on top of spring..and it is funny as it seems..:)
8 august 2010
8 august 2010
Sunday, 8 August 2010
Tuesday, 3 August 2010
Monday, 26 July 2010
babamın markası thy
bazı markaları cebime para koymuşçasına çok seviyorum.bunlardan biri de tehaye.kimileri çok yaka silkmiş çok şikayet etmiştir de ben uzun kuyruklarda beklediğimi,içten veya dıştan küfür ettiğimi,rezil olduğumu hatırlamıyorum.
kurumsal kimlik,logo,renk cak cuk ve bence hizmeti ile cebime para koymak şöyle dursun kazık gibi paramı almasına rağmen seviyorum kendisini.aferim thy..
24 temmuz
kurumsal kimlik,logo,renk cak cuk ve bence hizmeti ile cebime para koymak şöyle dursun kazık gibi paramı almasına rağmen seviyorum kendisini.aferim thy..
24 temmuz
doğu avrupalılar genellemesi
evet genel-liyorum itirazı olan varsa bana gelsin!
hayatında bir defa gülmediğinden şüphlenediniğim yüzlerce insan gördüm,muattap oldum,zorunda kaldım.Bıktım.
bişey sorunca 'what!' diye dövücekmiş gibi cevap veren,istediğin şeyi önüne fırlatan,yüzüne bakmayan ve tekrar ediyorum hiç gülmemiş yüz kasları ona göre şekillenmiş adamdan kime ne hayır gelir?bu hıyar şimdi gider evlenir ona benzer suratsız çocukları olur bu devran da böle devam eder.
ooof! dönüyor olmamamın sıkıntısı yetmiyormuş gibi..mevlana deilim adam olun gelin!
hayatında bir defa gülmediğinden şüphlenediniğim yüzlerce insan gördüm,muattap oldum,zorunda kaldım.Bıktım.
bişey sorunca 'what!' diye dövücekmiş gibi cevap veren,istediğin şeyi önüne fırlatan,yüzüne bakmayan ve tekrar ediyorum hiç gülmemiş yüz kasları ona göre şekillenmiş adamdan kime ne hayır gelir?bu hıyar şimdi gider evlenir ona benzer suratsız çocukları olur bu devran da böle devam eder.
ooof! dönüyor olmamamın sıkıntısı yetmiyormuş gibi..mevlana deilim adam olun gelin!
Sunday, 25 July 2010
Tuesday, 20 July 2010
ucan memeli anilari
enteresan bir hizmet bana dogru yaklasiyor'dikkatlice takip ediyorum.hostes kiz tepsiden cimbiz gibi kocaman bi aletle islak mendil servisi yapiyor.neden?
sisko kiz uzatilan mendile karsi supheli `what is this?` dedi..hostes gulerek `hot towel` dedi,kiz kabul etmedi.havada kalan `hot towel` bana ulastiginda `cold towel`di artik.once yuzumu sonra da ayakkaplarimi sildim..boylece bu gorevi de yerine getirdik.dogaya copumuzu hazir ettik allaa sukur.kac dakika gecmistir acaba?10 olsa kaldi mi sana 2 saat 20dakka.
hindistan kacti acaba?5 miydi?git git bittiydi.New York Kiev 9-10 saat sanirim.Istanbul-Izmir de otobisle 9 saatti..allam neler dusunuyorum.Bu da airbus ama.Japonlarin miydi kimindi kojaman 2 katli airbuslari varfi,icinde her seyi olan,onlardan birinde olsam simdi bari mari olurdu sosyalleserek zamanin nasil gectigini anlamazdim.
umut diyo ki:`...gunler ne kadar uzun 9 yasindayken,gunes bir turlu batmiyor...`
hakkatten de gunlerin uzun-kisaligi ve yas egrisini cizdim..buna benzedi.
X bebek-cocuk
I ----\ /-----
I \ /
I \ /
I \ /
I \/
----------------Y yaslilik
A calisma hayati
Bebek-cocuk gunler uzun
calisma hayati gunler kisa
yaslilik gunler uzun.
hay anasini nasil da saat 5 oldu hic de bisey yapmadim! diyip gunun bitmesi..oh cok yorul diye eve gidip bayilmasi..
sabah erkenden ayni rutine abanilmasi..evet bunu istemiyorum!yasadigim her anin farkinda ve tadinda olup oyle yasamak istiyorum..
şimdi de domates suyu içtim.bu ne kardişim ucak domates suyu koktu ben de içtim.yemeyın kalan kısmını içmiş gibiyim ama bloody marry de cok severim hani..funda hnmle içerdik..mşdem kötü olunca içesim gelmiyo,mesela en son ne zaman alkolden kafam güzel oldu acaba?hele klozet sarıltan tekila..tüylerim tiken tiken oldu uzak dursun benden :)
kimbilir nere ve ne zaman
sisko kiz uzatilan mendile karsi supheli `what is this?` dedi..hostes gulerek `hot towel` dedi,kiz kabul etmedi.havada kalan `hot towel` bana ulastiginda `cold towel`di artik.once yuzumu sonra da ayakkaplarimi sildim..boylece bu gorevi de yerine getirdik.dogaya copumuzu hazir ettik allaa sukur.kac dakika gecmistir acaba?10 olsa kaldi mi sana 2 saat 20dakka.
hindistan kacti acaba?5 miydi?git git bittiydi.New York Kiev 9-10 saat sanirim.Istanbul-Izmir de otobisle 9 saatti..allam neler dusunuyorum.Bu da airbus ama.Japonlarin miydi kimindi kojaman 2 katli airbuslari varfi,icinde her seyi olan,onlardan birinde olsam simdi bari mari olurdu sosyalleserek zamanin nasil gectigini anlamazdim.
umut diyo ki:`...gunler ne kadar uzun 9 yasindayken,gunes bir turlu batmiyor...`
hakkatten de gunlerin uzun-kisaligi ve yas egrisini cizdim..buna benzedi.
X bebek-cocuk
I ----\ /-----
I \ /
I \ /
I \ /
I \/
----------------Y yaslilik
A calisma hayati
Bebek-cocuk gunler uzun
calisma hayati gunler kisa
yaslilik gunler uzun.
hay anasini nasil da saat 5 oldu hic de bisey yapmadim! diyip gunun bitmesi..oh cok yorul diye eve gidip bayilmasi..
sabah erkenden ayni rutine abanilmasi..evet bunu istemiyorum!yasadigim her anin farkinda ve tadinda olup oyle yasamak istiyorum..
şimdi de domates suyu içtim.bu ne kardişim ucak domates suyu koktu ben de içtim.yemeyın kalan kısmını içmiş gibiyim ama bloody marry de cok severim hani..funda hnmle içerdik..mşdem kötü olunca içesim gelmiyo,mesela en son ne zaman alkolden kafam güzel oldu acaba?hele klozet sarıltan tekila..tüylerim tiken tiken oldu uzak dursun benden :)
kimbilir nere ve ne zaman
defter`den 1
yazicak bir suru seyim oldugu icin seviniyorum..
su an ny`deyim..hava o kadar sicak ki evdeki kediler bile kendini sasirmis derecede sacma yatiyor..evet fotoraflarini cektim,ked' pornosu gibi old.. cok guzeller kedisler..kocaman siskolar..ben de hala kedi istiiyorum.
evet ne diyordum..defterimden yazilari geciricem bilazcik.
asagida okyanus var..atlantik olsa gerek.cok fazla yuksekteyiz,bulutlar cok cok asagida.kaptan 10.000fit mi dediydi?
ayagimi bacagimi nereye koyucam..yaa uuff canim sikildi..uyudum da..uuuuf!napsam?
2.5 saat kalmis.umut sarikaya`nin kitabini okuyorum yine.bir bolumunde gozlerimden yaslar gelene kadar katilarak guldum..oh cok iyi geldi!simdi ise asagida irili ufakli onlarca belki de yuzlerce adacik goruyorum..yahu nedir bunlaaar!!biri bana soylesin!
simdi ben bir gezginim mesela dielim ki..benim gibi merakli tursular ordan orya gezio,yer-yon goruyo da,kulturune tanik oluyor efendim,peki sonra ne oluyor?bu geziler ona bana ne katiyor?beni bir sonraki gezi icin ac gozluluge mi surukluyor?
`evet cok kulturluyum! hmf hmf hmf!` mi yaptiriyor `cok gezdim cok cool`um!` havasina mi sokuyor..bunu zaman gostericek sekerim.
okyanus ustu bi yerler temmuz basi bir zamanlar..
su an ny`deyim..hava o kadar sicak ki evdeki kediler bile kendini sasirmis derecede sacma yatiyor..evet fotoraflarini cektim,ked' pornosu gibi old.. cok guzeller kedisler..kocaman siskolar..ben de hala kedi istiiyorum.
evet ne diyordum..defterimden yazilari geciricem bilazcik.
asagida okyanus var..atlantik olsa gerek.cok fazla yuksekteyiz,bulutlar cok cok asagida.kaptan 10.000fit mi dediydi?
ayagimi bacagimi nereye koyucam..yaa uuff canim sikildi..uyudum da..uuuuf!napsam?
2.5 saat kalmis.umut sarikaya`nin kitabini okuyorum yine.bir bolumunde gozlerimden yaslar gelene kadar katilarak guldum..oh cok iyi geldi!simdi ise asagida irili ufakli onlarca belki de yuzlerce adacik goruyorum..yahu nedir bunlaaar!!biri bana soylesin!
simdi ben bir gezginim mesela dielim ki..benim gibi merakli tursular ordan orya gezio,yer-yon goruyo da,kulturune tanik oluyor efendim,peki sonra ne oluyor?bu geziler ona bana ne katiyor?beni bir sonraki gezi icin ac gozluluge mi surukluyor?
`evet cok kulturluyum! hmf hmf hmf!` mi yaptiriyor `cok gezdim cok cool`um!` havasina mi sokuyor..bunu zaman gostericek sekerim.
okyanus ustu bi yerler temmuz basi bir zamanlar..
tirbulanso
turbulans!
bayagi sallandik!
ama hic korkmadim..gariptir..
fakat birazcik korkucak olsam annem geliyor aklima.bana bisey olursa o cok uzulur hatta bunu kaldiramaz.benim harika bir hayat yasadigimi,gozumun arkada kalmadigini,dersim her ne ise alip gittiyimi kabul edemez.vucudundan cikan bir parcanin yoklugu ile erir gider annecim benim.
bayagi sallandik!
ama hic korkmadim..gariptir..
fakat birazcik korkucak olsam annem geliyor aklima.bana bisey olursa o cok uzulur hatta bunu kaldiramaz.benim harika bir hayat yasadigimi,gozumun arkada kalmadigini,dersim her ne ise alip gittiyimi kabul edemez.vucudundan cikan bir parcanin yoklugu ile erir gider annecim benim.
osuruktan nem bombasi
cok asaglayici!cok paranoyakca!
bir deli bir kuyaya tas atti diye diger butun insanlar yansin!
havaalanlarinda ayakkabi cikarmak nedir kardesim bana biri anlatsin,cantalari didik didik aramak,her yerini ustunu basini minciklamak nedir?bu ne scma bir muamele!
transit yolcu tarafinda siram geldiginde bir sure tutuluyorum..vizemin sahte oldugunu dusundu kiz..ha ha cok komik!evet ofiste pirintirda bastim dun aksam!
nedir bu paranoyaklik?nereye kadar gidecek kim bilir..hem bi gun birisi cikip da osuruktan bomba yaparsa nolucak?he?
`evet sayin seyirciler bayannar ve baylar!bundan boyle ucmadan once kuru fasulye yemek yassah!` yiyemessin kardesim yassah!Bize yani bu havaalanina 3 gundur kuru fasulye ve benzeri urunler yemedigini kanitla ve uc!
ya da sumukten!hehe,havalanlarinda noter tastikli burun ici yikayicilar olur o zaman da!ancak oyle ucabilirsiniz.
`yikandi!!` damgasi..150 torkis lirasi.ee isine gelirse...
yassak kardesim yassah!
guvenligin cozumu hep baskasindan suphe etmek,ucaga gecerken vay efendim cakmaktir,cakidir,likittir bu tip sacmaliklarla ugrasmak degildir.
ne olursa olsun dunyada bu `mali` dengesizlik oldugu surece guven ortami biraz zor gorunuyor.
bir deli bir kuyaya tas atti diye diger butun insanlar yansin!
havaalanlarinda ayakkabi cikarmak nedir kardesim bana biri anlatsin,cantalari didik didik aramak,her yerini ustunu basini minciklamak nedir?bu ne scma bir muamele!
transit yolcu tarafinda siram geldiginde bir sure tutuluyorum..vizemin sahte oldugunu dusundu kiz..ha ha cok komik!evet ofiste pirintirda bastim dun aksam!
nedir bu paranoyaklik?nereye kadar gidecek kim bilir..hem bi gun birisi cikip da osuruktan bomba yaparsa nolucak?he?
`evet sayin seyirciler bayannar ve baylar!bundan boyle ucmadan once kuru fasulye yemek yassah!` yiyemessin kardesim yassah!Bize yani bu havaalanina 3 gundur kuru fasulye ve benzeri urunler yemedigini kanitla ve uc!
ya da sumukten!hehe,havalanlarinda noter tastikli burun ici yikayicilar olur o zaman da!ancak oyle ucabilirsiniz.
`yikandi!!` damgasi..150 torkis lirasi.ee isine gelirse...
yassak kardesim yassah!
guvenligin cozumu hep baskasindan suphe etmek,ucaga gecerken vay efendim cakmaktir,cakidir,likittir bu tip sacmaliklarla ugrasmak degildir.
ne olursa olsun dunyada bu `mali` dengesizlik oldugu surece guven ortami biraz zor gorunuyor.
etiketler:
gezmek,
güven,
mali dengesizlik,
paranoyaklık,
pasaport,
turist,
vize
Friday, 16 July 2010
payda
tum bu gezmelerim sonunda fark ettim ki : herkes ayni seyin pesinde..ne oldugunu biliyoruz..
cok acayip..alim olmaya gerek yok ama herkes bir paydada birlesiyo.
orda veya burda..uzakta veya yakinda..
cok acayip..alim olmaya gerek yok ama herkes bir paydada birlesiyo.
orda veya burda..uzakta veya yakinda..
hm hm
inisler ve cikislar..kaos ve bolca keyif..hepsi harmanlanmis ortaya karisik..
evet yine soluyorum!!!herkes icinden nasil geliyorsa oyle yasasin ve de onu yapsin..mazaret kabul etmiyorum!!
sevdigin isi yap..para seni takip eder..bunu dusunme..sadece ISTE! iste ve elde et..
simdi burada 3. derece gunes yanigimla oturmus muzik dinliyorum.aklimda bi ton dusunce..bunlari prag`da olgunlastiricam..burda ayaklarim yere basmiyo..simdiden soliyim bir yanim havalanmis burda yasiyor digeri dokunuyor sadece..
marin-mill valley-sf-california
minarski
evet yine soluyorum!!!herkes icinden nasil geliyorsa oyle yasasin ve de onu yapsin..mazaret kabul etmiyorum!!
sevdigin isi yap..para seni takip eder..bunu dusunme..sadece ISTE! iste ve elde et..
simdi burada 3. derece gunes yanigimla oturmus muzik dinliyorum.aklimda bi ton dusunce..bunlari prag`da olgunlastiricam..burda ayaklarim yere basmiyo..simdiden soliyim bir yanim havalanmis burda yasiyor digeri dokunuyor sadece..
marin-mill valley-sf-california
minarski
Monday, 5 July 2010
cool olma cabalari 1

`ayakkabilarin ne kadar guzelmis`
`t-shirtunu nerden aldin cok yakismis`
`coraplarin ne kadar hos..kiz olsam ben de boyle seyler giyerdim`
`saclarin ne degisik bugun!`
tum bu iltifatlari yapmacik bir gulumsemeyle gogsumde yumusatip,topu kaleye dogru firlatmak icin sirin bir `kabul edis` sergiliyordum.
evet cool kizi oynamaya karar vermistim..kendimce iliskiler konusunda basarisizligimi bu yonde cozecektim..akillica!
cok fazla konusmayan,eli kolu cok oynamayan,sinsiyle sexi gulumseme arasinda gidip gelen `heh umrumda degilsin` imaji cizen kizlardan cool olani seciliyordu.
ben de bu role dunden hazirlanmistim.yani dun calismistim.
bana verilen icki bardagini bir leydi gibi tutacak,az ve oz konusacaktim.uzatilan sigarayi `james dean` gibi icecek yuzume kizginimsi bir ifade konduracaktim.her sey kontrol altindaydi..
taa ki o bu planimi bozup anin icine pirtlayana kadar.gercekten de yapti bunu!bir muddet gulmemek icin dudaklarimi isirmam fayda etmedi,dayanamayip kahkahayi patlattim,bu da yetmezmis gibi `girgiriye`deki aysen guruda havasinda omzuna bir samar indirdim haraketini desteklercesine..`osuruga gulenin osuruk kadar akli yoktur`
al iste hani nerde `cool`luk?nerde?
alismamis don gotte durmazmis,durmuyo demek ki..bu andan sonra rahatlayip sIkIcI cool kiz olmaktan cikip her zamanki gibi `kanka-kafa kiz` kategorisindeki yerimi almistim yine..
olsun `her sey yerli yerinde`..
Saturday, 3 July 2010
kravat neymiş?
Kravat Hırvat kadınların erkekleri askere gönderirken kötülüklerden korusun diye boyunlarına bağladıkları atkı daha sonra Fransızların elinde kravata dönüşmüş. Bu süreç gömleklerin yakalarını da etkiledi. Kravata uygun olarak çift yakalı oldular.
aeroplane diye bi grup
Aeroplane - Aeroplane Mix Chart September 09 .mp3 | ||
![]() | Found at bee mp3 search engine | ![]() |
uu yaşasınnn artık blogum şarkılı markılı olucaak :-)
Aeroplane feat. Au Revior Simone - Paris .mp3 | ||
![]() | Found at bee mp3 search engine | ![]() |
http://www.myspace.com/aeroplanemusiclove
Wednesday, 30 June 2010
Mark Twain
"Twenty years from now you will be more disappointed by the things that you didn't do than by the ones you did do." ~Mark Twain
Monday, 28 June 2010
Nere Gezmis bu kiz? (simdilik)
visited 20 states (8.88%)
Create your own visited map of The World
hedefiiiiim heryeri kirmizi yapmak :)
Bu konu d ü ş ü n ü l c e k!
Biz niye kedi köpek gibi çoğaliyoruz da millet kuş kadar doğuruyo da üremiyo da ülkesi şehri de kafi geliyo da?hani huzur islamdaydi?
Istanbul`a bak..Delhi,Mumbai gibiyiz..bi yerden bi yere gitmek zulüm..ömrün yollarda geciyo..yaşlaniyosun hücrelerin ölüyo.. üredikce üremiş,kondukça konmuşuz şehirlere..
Nolcak?
ödeviniz bu!
Not:bu yazi trafikte kalan birini beklerken toplanti sirasinda yazildi...gelse de bitse..
Istanbul`a bak..Delhi,Mumbai gibiyiz..bi yerden bi yere gitmek zulüm..ömrün yollarda geciyo..yaşlaniyosun hücrelerin ölüyo.. üredikce üremiş,kondukça konmuşuz şehirlere..
Nolcak?
ödeviniz bu!
Not:bu yazi trafikte kalan birini beklerken toplanti sirasinda yazildi...gelse de bitse..
Sunday, 27 June 2010
Saturday, 26 June 2010
Oh Be!
sonunda yaz gelmeyi akıl ettii..ne de iyi etti..cuma günü hava sıcaklığı arttı da arttı..çok mutluyum!
united islands konserlerindeydik..bir şehre yaz bu kadar mı yakışır,bu kadar mı süslenir güneşle..afferim!
united islands konserlerindeydik..bir şehre yaz bu kadar mı yakışır,bu kadar mı süslenir güneşle..afferim!
Tuesday, 22 June 2010
Friday, 18 June 2010
Monday, 14 June 2010
Dagbasinda yasamak uzerine ileri geri konusmak..

Sehirde dogdum,hem de oyle ufak,kasabayla sehir arasi bir yerde degil,hayvan gibi nufusu olan bir yerde.mesela yalova'da deyil..
Eskiler constantinapole demis,bizimkiler istanbul demis.gelen gecen alayim burayi demis de en son dinciler demis burayi alan demiş kumandan ne guzel kumandan demis bizimkiler de gaza gelip hemen alivermisler..
Enerjisi yuksek,kaosu bol,kargasasi pekdir istanbul`un bilen bilir..artik bir seyi 80 defa soyleyince normalmis,geyikmis gibi geliyor da trafiki bi dert,para kazanmasi,ssk'sı bir dert falan fismekan..Gozumu actigimda bile kalabaliktik..anneme sordum 3-5 milyon diyo..
Kimi zaman yilda 1-2 kez sansliysam 3-4 kez disari cikmsimdir,ilk yillar sadece turkiye genelinde dolasmis,soralari biraz uzak disari cikmistım..
herneyse..mesela seyehatlarimden birinde aydinlandim..dedim ki `hii ya burda dogup buyuseydim!aman tanriim,ne yer ne icer kimle sosyallesir,nasil muzik dinler konserlere,sinemalara giderdim` diye fikir geldi..ve o tarihten sonra yolda giderken ufukta bir ev,köy,nokta sectim ve eger ki orda yaşasam nasil olurdu diye hayal ettim..orda doğmak,yetişmek,topluma kazandırılmak,okullara gitmek,imkansızları başarmak,ufacık bir çevre cok korkunc geliyodu..fakat nasilsa hayaldi aninda realiteye donuyordum....
burda da buraya gore en buyuk sehrindeyim..nufusu istanbulun 15 te 1'i veya daha az ama yine de sehir gibi sehir..trafigi yok ama yine de kendine gore kalabalik,o sebeple cok zorluk cekmiyorum..he iste ayni seyi buralarin daglari,bayirlari icin yapiyorum..yahu nasil bir kafasi var acaba cok merak ediyorum..oyle bir yerde buyumenin..cok ozendim bi anda simdi napcam?
mesela fetiyede sag olsun topraklarmizi ingilizlere bi guzel satmisiz,pahalli pahalli..nabıyo ojeleri çıkık,parmak aralı terlikli,bin yıllık dökük şortu giyen bu amca ve teyzeler?londranın efendime söliyim bilmemnerenin hayatını emiyolar sittinsene sonra da emeklilik paralarını alıp bize oturmaya geliyolar..donlarından poundlar düşmüyo ama fakir la bunlar..hem onlar yasli bi kerem sayılmaz!benim gibi her seyi yasamislar ulkelerinde kaotik kaotik,sonra demisler `hanim sat anasini kalk gidelim tukiyeye`..bizim gunesimizden,havamiz,suyundan,biicimizden faydalanarak mutluluklarina mutluluk katiyorlar.zerre gözüm varsa gözüm çıksın!ben de yaslaninca ki bu ne zaman tekabul edicek kestiremiyorum ama boyle bir sey yapabilirim esasen..sehirden el ayak cekilmesi..dinginlik kafasi,huzurdan çat diye çatlama (bence insan cok huzurdan çatlayabilir)..cameron arkadasima gore ben 7 gunde bikarmisim..cok biliyor o!
haftasonu sehir disindaydik..şöyle soyliycem..hani ilkokulda gorduyduk ya..magma yeralti sulari en ustte de `tahta` yani agaclar var..burda hic onu bozmamislar..sıkış sıkış yasiycaz diye,estetik kaygisiz evleri catisiz,bir sonraki seçimlerde paramız olursa bir kat daha çıkarız,yandaki güdük binaya tepeden bakarız dememişler..gokkusagi renklerinde dogayla uyumsuz fosforlu yeşil,sarı,azını kırayım yavru aazı (boyasalar iyi aslen,rakı gibi sek kiremitler ) boyamamışlar..sonuçta baktigin her yer `yesil`..evler düzenli,tertemiz ve nizami..
simdi soyle bir okudum da bu yaziyi yine dusunduklerimi aktaramamisim..ben gidip biraz daha rus yazari okiyim en iyisi mi.
olsun,czech dogasi kalp minar
konsantre olamadigim bir pazartesi gunu-oracle ofis
Subscribe to:
Posts (Atom)